Sayfalar

Hamd, ancak Allah'adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.

11 Mayıs 2019 Cumartesi

Yellendikten Sonra Kokuya Şaşırmak

Bu toplum 'yellendikten' sonra burnuna gelen kötü kokudan
rahatsızlığına şaşıran ve tepki gösteren kişiye benzer. Alçakça işlenen istismarlar herkesin yüreğini dağlıyor kuşkusuz, boğazlar düğümleniyor. Metrobüslerde rezil bir şekilde ifşa olan mide bulandırıcı tecavüzler illallah ettiriyor. İçip içip etrafa saldıran, trafikte can alan sarhoşlar sabrı taşırıyor. Ancak siyasiler, haber veren muhabirler, kanaat önderleri, yazar ve senaristler şarkınlıkla müşahede edip tepki gösteriyorlar. Aslında bu durum, yazarların, karma eğitim sisteminin ve müfredatının, cinsel temalı ve tecavüz özendirici sahneleri ile reyting rekorları kıran filmlerin, haddi aşan modanın ortaya çıkardığı iğrenç bir "koku" dur. Şaşılacak şey, bu toplumun ürettiği bu iğrençliğe şaşırmalarıdır. Şaşırmayın, bilakis kendi ürününüzle sevinin!

Cinselliği Freud babalarından ders alıp tıpkı yeme içme gibi aynı şart ve zeminde insani ihtiyaç olarak görmek, komuya açık alanlarda; park, bahçe, vapur ve metrobüslerde cinsel davranışlar sergilenmesine çağdaşlık ve modernizm 'referansı' kabul etmektir bunun yegane sebebi. Zira, yatak odalarındaki en mahrem ilişkilerini hayvandan daha pervasız bir şekilde 'gönüllü' şekilde park ve sokaklarda sergilemeye onay verenler, 'gönül' alamayan tecavüzcülerin zoraki tecavüzlerine hazır olmalılar.


"Hadım, hadım!" ya da "idam idam" diye bağıran çığırtkanlar ise insanların en yüzsüzleridirler. Seçimlerde bütün iğrenliklere 'kanun' çıkarmaları için sandık başında kavga verip de idam istemek, zehir içip tedavi olacağını düşünen şarhoşun işidir. Allah topunuzun belasını verecek. İçki içip karısının boğazını keseni mi söyleyelim yoksa Prof olup kadeh kaldırdıktan sonra asiatanına tecavüz edeni mi? Baştan başa kepazelik doğlu süslü ve şatafatlı bir hayat.


Bilgi sahibi herkese ayandır ki, İslam, sadece işlenen bir suça verilen idam cezası değildir ya da ruhi ahlak yumağı da değildir veya ibadetler dini de değildir. Hele vicdan rahatlatma ve takma bir isimden asla ibaret değildir. İslam gelmiş geçmiş tüm sistemlerden 'inanç, yaşam, hukuk, adalet ve ahlak' bakımından tartışmasız üstün, dört yanı mamur bir "yaşam tarzıdır". Kişi ya büsbütün İslam dinine girer, cahiliye sistemi ve halkından yüz çevirir, Allah'ın egemenliğini gasbeden zorbaları reddedip Allah'ın Rab'liğini pratiği ile tastik eder ya da büsbütün terkeder. Bu  üçüncüsü olmayan iki yoldur. Elbette bu, hakikat açısından böyledir. Yoksa dileyen tıpkı bir çocuğun kendini silikon emzikle avuttuğu gibi, kuru bir 'Müslümanlık' ismi veya akideden yoksun bir ibadet ve İslam ahlakıyla kendini avutabilir. Bu ise ya Yahudilerin kaypaklığına benzeyen bir 'isim' den ibaret olur ya da dindar Hıristiyanların yaptığı gibi ruhi bir terbiyede takılıp kalır. Her gün namazda okunup Allah ile yapılan Tevhid üzeri sadakat sözleşmesinin "Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine(yahudileşenlerinkine) ve sapıklarınkine(Hıristiyanlaşanlarınkine) değil. ﴾ Fatiha 6-7﴿ ayetine göre her Müslüman büsbütün cahiliyeden arınır ve tamamen İslam'a geçer. Böylece hayatının tüm noktalarını, düşünce şeklinin her köşesini, davranışlarındaki tüm refleksleri siyasi anlamını da içinde barındıran "Allah'ın egemenliğine teslim" eder, Müslüman olur, kafasını rahat eder. Şirkin karanlığından kurtulup cahili hayatın türbülansın çıkıp aydınlık ve selamete kavuşur.

Ya Rab! Mübarek Ramazan ile beraber bizi arındır ve girişimcilik ruhu bahşet. Amin. Vesselam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.