Sayfalar

Hamd, ancak Allah'adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Particiler Putperesttir


Particiler ve onlara oyları ile destek veren müşriklerin durumlarını ve neden müşrik sıfatını aldıklarını madde madde ele alacağımız yazı dizimizin bu ilk konusunda “Particiler Putperesttir” başlığı altında bunların nasıl put’a tapıcı olduklarını ve bu davranışları ile nasıl müşrik sıfatını hak ettiklerini anlatmaya çalışacağız inşaallah.
Konumuzun net olarak anlaşılabilmesi için öncelikle “Put Nedir?” onu bir anlayalım ki ardından gelecek olan konumuz da rahatlıkla anlaşılsın ve içinde yaşanacak olan sahneler de müşahade edilebilsin.
Put: Asıl itibari ile insanı Allah’u Teala’dan uzaklaştıran her şeydir. Yerine göre bu para olabilir, şöhret, makam olabilir bazen de kadın olabilir ki kendisini adım adım Allah’u Teala’dan uzaklaştırması sureti ile insan için o uzaklaştıran nesne insanın putu olabilir. Bu nedenle de halk arasında para putu, kadın putu, şöhret putu diye nitelemelere de rastlarız. Kişi bu gibi nesnelere o kadar bağlanır ki Allah’u Teala’ya karşı vazifelerini
unutur ve kişinin önceliği Allah (azze ve celle)’a kul olmak değil bağlanmış olduğu bu nesne veya kişi olmuştur ve böylelikle de o kişi veya nesneyi kişi putlaştırmış olur.
Bir diğer anlamı da ki konumuzun asıl dayanağı bu anlam üzere olacaktır, insanların çok değer verdiği alim, komutan, lider, sanatçı, vb… kişilerin gerek hayattayken gerekse de öldükten sonra yapılan heykelleridir. Her heykel aynı zamanda da birer puttur ki bunun böyle olduğunu bozuk itikatlı günümüzün müşrikleri, bel’amları bile inkar edemezler. Çünkü putçuluk ve nasıl yaygınlaştığı konusu İslam tarihi içinde yer almasından ötürü bu gerçeğin üstünü örtemezler. Ancak bu konuya pek değinmemek sureti ile de içeriğinden avam sayılan cahil halkın haberinin olmamasını sağlamaya çalışırlar. İsterseniz yeri gelmişken heykelcilik, bir başka ifade ile putçuluğun nasıl ortaya çıktığını İslam kaynaklarından öğrenelim;
Bu konuda İslam kaynaklarında bir çok yazı olmakla beraber biz genel olarak ortak yönleri ile bahse konu olanları alacak ve konuyu özet olarak geçeceğiz ki asıl konumuzdan kopmayalım inşaallah. Putçuluğun ilk olarak ortaya çıktığı dönem olarak Nuh (a.s)’ın dönemine denk geliyoruz ki putçuluğun da asıl çıkış kaynağı dindarlık nedeni ile olduğu anlaşılıyor.
Bu kavim içinde Vedd, Suva, Yeğus, Yeuk ve Nesr isminde beş önemli şahıs vardı. Bunlar bir nakle göre İdris aleyhisselamın ashabıydılar ve kendileri gerek alimlikleri gerekse de insanların sevgisini kazanmak noktasında olsun çok önemli şahsiyetlerdi insanlarda bu kişilere çok saygı duyuyorlardı.  Bu kişiler birer birer vefat etmeleri ile halk arasında büyük üzüntü meydana geliyordu. Geride kalanlar da onların hatırasını canlı tutmak amacıyla şeytanın da kendilerine telkinleri ile beraber onlara benzeyen beş heykel yaptılar. Zaman zaman heykelleri ziyaret eder, bu heykellere saygı duruşu yaparlar ve o salih kişilerin nasihatlerini birbirlerine anlatırlardı. İşte bu noktada da bozulan bu topluluğu kurtarma adına Allah’u Teala bu topluluğa Nuh (a.s)’ı gönderdi.
Kısa ve öz olarak İslam tarihinde ve bir çok muteber kitapta ilk heykelcilik ve heykel tapıcılığı bu şekilde başladığı anlatılmaktadır. Anlamakta zorluk çeken, basireti kapalı olanlar için üzerine basa basa bir kez daha ifade etmek gerekirse eğer;
1 – Heykeller, sevilen insanların anısını yaşatmak adına yapılan nesnelerdir.
2 – İnsanlar bu heykelleri ibadet etme maksadı ile değil sadece sevdikleri bu insanların anısını yaşatmak adına, tamamen iyi niyetle yapmışlardır.
3 – Kendi aralarında zaman zaman bu heykeller önünde bir araya gelir, onlara saygı duruşunda bulunur ve yine o kişilerin zamanında söyledikleri özlü sözler, nasihatleri birbirlerine anlatır, okurlardı.
Bu meseleyi anladıktan sonra şimdi de günümüze dönelim inşaallah. Günümüzün parti başkanları, parti mensupları ve siyasiler kendilerince önem atfedilen günlerde (bayram, anma vb…) bir araya gelerek bir takım heykellerin önünde;
1 – Sevilen o insanın heykelinin önünde saygı duruşunda bulunurlar.
2 – Bunu yaparken o heykellerin birer taş olduklarını bilirler ki bunu da aslao heykele ibadet etmek maksadı ile yapmazlar.
3 – Bu heykellerin önünde bir araya gelerek o şahsiyete ait sözleri, nutuklarını, o güne ait görüş ve düşüncelerini okurlar ve birbirlerine bu görüşleri naklederek nasihatte bulunurlar.
Şimdi Nuh (a.s)’ın geldiği kavim’in mensuplarının yaptıklarını da, günümüzün  kavminin yaptıklarını da 3 madde ile özetledik ki birbirinin aynısı olduklarında hem fikir olmayan bir akıl sahibi yoktur sanıyoruz. Peki Nuh (a.s)’ın kavmini putperest yapan ve yaparken de kendilerini birer müşrik haline getiren unsurlar günümüz particilerini, siyasetçilerini ve askerlerini nasıl oluyor da müşrik yapmıyor?
1 – Eğer yapılan iyi niyetle yapılmış ve asla ibadet maksatlı bir iş değilse bunu Nuh (a.s)’ın kavmi de böyle görüyor ve yapıyorlardı.
2 – Eğer toplum tarafından sevilen insanların heykellerinin dikilmesinde sorun yoksa Nuh (a.s)’ın kavminin sevilen salih kişileri bugünkünden az mı değerli veya onlardan daha az mı saygıdeğer diler?
Nuh (a.s)’ın kavminde olduğu gibi günümüzde de sözü dinlenen alim, hoca, din adamı niteliğinde insanlar var. Bu insanlar tıpkı Nuh (a.s)’ın devrinde olduğu gibi yapılan bu gibi işlere bir şeylere dayanarak cevaz veriyor, müsebbibini Allah’u Teala katında sorumlu tutmayacağına dair fetvalar veriyorlardı.
Bu fetvaların başında gelen ise “Ameller niyetlere göredir” şeklindeki sahih hadistir ki günümüz müşrikleri ve bel’amları bu Hadis-i Şerif’i alabildiğince istismar etmektedirler. Tabiki de ameller niyetlere göredir ancak, iyi niyet haram olan bir şeyi helal’e çevirebilir mi? Yahut iyi niyet küfür’ü iman’a çevirebilir mi? Diye sorulduğunda ise apışıp kalırlar ki din’den bir parça bile nasibini almış olan bir kişi bile bunun mümkün olmayacağını bilir. Yani iş haramlar ve helaller, küfür ve iman konularına gelince burada niyet’e değil vaka’ya bakılır ki “İslam zahire hükmeder” kaidesi de anlamını bulmuş olur. Nasıl ki bir kişi “La İlahe İllallah” der ve anlamını bilerek bu sözü söyler ise o kişinin Müslüman olduğuna hükmedilir. Ta ki o kişi bu söylediği sözü yalanlayacak olan bir söz, bir davranış içinde bulunmayana değin. Mesela bir kişi şaka ile de olsa “Ben kafirim” der ise ittifakla o kişi kafir olur. Burada söyleyen kişinin niyetine vb… bakılmaz. Zaten niyetlere bakmak Allah’u Teala’ya aittir, biz niyetlerle değil söz ve davranışlarla ilgileniriz.
Ama günümüzün sapık tarikat liderleri, cübbe giymiş ahmakları, alim geçinen zalimleri ise “Hayır siz niyetine bakın, hale veya söze değil” diyerek sapıklıklarına sapıklık katma yarışındalar. Bizler insanız ve tabiki söze ve davranışa yani zahir’e bakacağız, kalplerde olanı ise Allah ( azze ve celle) bilir.
Günümüzün müşrik particileri belirli günlerde putların (heykellerin) karşısında saygı ve huşu ile hatta suratlarına sinek konacak olsa saygı duruşlarını bozacak diye o sineği kovalamayacak kadar huşu içinde o heykelin karşısında kıyamda dururlarken, Nuh (a.s)’ın kavmine mensup olanlardan farkları mı vardır? Ve belki de farkları vardır ki o insanlardan daha şerirdirler, çünkü önünde kıyamda durdukları bazı heykeller “Allah’u Teala’nın nizamı yerine insanların nizamını ikame eden Tağuttur’lar.
Bilindiği gibi “Kıyam” sadece Allah’u Teala’ya yapılan ve namazın da farzlarından bir tanesidir. Peki ibadet sayılan kıyam’ın şekli nedir, daha doğrusu onu ibadet haline getiren nedir?
Kıyam’da aslolan, karşısında olana saygı ile, zillet halinde, huşu içinde ayakta durmak sureti ile saygısını göstermektir. İşte bu şekilde durulan bir kıyam da ibadettir. İşte bu particiler, siyasetçiler ve bilumum müşrik tayfası da bu heykellerin karşısında bu şekilde durmak sureti ile saygı duyulana ibadet ederler.
İşte bu şekildeki bir saygı duruşunun ibadet olması nedeni ile Nuh (a.s) kavmine Peygamber olarak gönderildi. Onların o heykellerin önünde tazim ile, zilletle o heykellere boyun eğer vaziyetten alıp sadece ve sadece Allah’u Teala’nın karşısında zillet ile boyun eğip ona karşı saygı ile durmalarını emretmek için Nuh (a.s) Peygamber olarak o kavme gönderilmiştir.
Günümüzün putperetsleri her ne kadar bu saygı duruşunu, saygı duyulanı sevmelerinden, onun bir taş olduğunu, kendisine ve başkalarına bir faydası dokunmayacağını bildikleri hali ile yapsalar da kıyam’da durmak, saygı ile hareketsiz bir şekilde önünde bulunmak o saygı duyulana ibadet etmektir. Hangi kaynağa bakılırsa bakılsın “İbadet” kavramının açıklaması da zaten tam olarak budur. Kişi eğer Rabbine ibadet ediyorsa O’nun karşısında zilletle boyun eğmiş bir halde, huşu içinde, kendi acziyetini bilir bir şekilde durmak sureti ile ibadet etmiş olur. Hiç bir kişi yaratılmış olan birisi karşısında yahut bir nesne karşısında bu şekilde bir kıyam’ı yaparsa o kişi o nesne veya kişiye ibadet etmiş olur. Velev ki bu eylemi zorunluluktan, iyi niyetten yapmış olsa dahi ki “İyi niyet haramı helale, küfrü imana çevirmediğini” yukarıda da zikretmiş olduğumuz gibi.
Hele hele heykellere saygı duruşunu yapan kendini muhafazakar, milli görüşçü, inançlı sayan parti mensupları, başkanları tarafından da yapıldığı düşünülürse adeta bunların Allah (azze ve celle) ile ve O’nun Resulü (s.a.v) ile dalga geçmesi sebebi ile müşriklikleri katmerli müşriklik haline geliyor. Çünkü kendini Muhammed (s.a.v)’i sayan bu müşrikler Peygamber (a.s)’ın İbrahim (a.s)’dan bahsederken “Babam” diye hitap ettiğini hepimiz biliriz. İbrahim (a.s) ise zamanının en büyük heykel kırıcısı, onların düşmanı ki babası Azer’de yaşadıkları devrin putlar (heykeller)’dan sorumlu bakanı statüsünde olduğunu bilir. Buna rağmen kendisini İslam’a ve İbrahim (a.s) nispet eden günümüzün müşrikleri bir taraftan heykellere ibadet edip bir taraftan da heykel kırıcısı bir zihniyetinden yolunda olduğunu iddia etmeleri ne büyük çelişki ve ne büyük bir yalandır.
Bununla birlikte, bu sistemi ayakta tutan ve demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan partileri destekleyen, bunlara oy veren, bu partiler ve onun kuruluşlarında görev alan müşriklere babamız İbrahim (a.s)’ın dili ile son sözlerimizi söyleyelim vesselam;
“O zaman babasına ve kavmine demişti ki : ‘İbadet edip durduğunuz bu heykeller de ne oluyor?’ ‘Atalarımızı bunlara ibadet ederken bulduk’ dediler.  ‘Andolsun ki siz de, atalarınızda apaçık bir sapıklık içerisindesiniz.’ dedi “(Enbiya Suresi 52-54. Ayet Meali)
“Allah’ı bırakıp da taptıklarınız (o putlar) şüphesiz sizin gibi kullardır. Şayet (iddianızda) doğru iseniz haydi onları (dua edip) çağırın da size karşılık versinler. “ (A’raf Suresi 194. Ayet Meali)
“Yuh size ve sizin Allah’tan başka taptıklarınıza! Hala aklınızı başınıza almayacak mısınız?” (Enbiya Suresi 67. Ayet Meali)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.