Sayfalar

Hamd, ancak Allah'adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.

19 Temmuz 2012 Perşembe

İslamda Gençlik


Şüphesiz hamd Allah içindir, O’na hamd eder, O’ndan yardım ister ve O’ndan bağışlanma dileriz. Nefsilerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden Allah’a sığınırız. Allah kimi hidayet etmişse onu saptıracak yoktur. Kimi de saptırmışsa onu hidayet edecek yoktur.

Şehadet ederim ki Allah’tan başka (ibadete layık hak) ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) O’nun kulu ve rasulüdür.

"Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak Müslümanlar olarak ölünüz." (Al-i İmran; 3/103)



"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi lehinize olmak üzere düzeltsin, günahlarınızı da mağfiret etsin. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur." (el-Ahzâb; 33/70-71)

Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bidattir ve her bidat sapıklıktır. Her sapıklık ta ateştedir.

Gençlerin İslam’daki yeri ne kadar da büyüktür: İslam tarihini takip edenler, ümmet tarihindeki çoğu değişim hareketlerinin gençlerin elleriyle gerçekleştiğini görürler aynı zamanda bu sadece İslam da değil tüm din yada ideoloji denen yaşam biçimlerinde'de böyledir. Bu bir tesadüf değildir, bilakis bu devam edegelen bir yoldur..

Çünkü:Bir düşüncenin başarılı olabilmesi için o düşünceye sağlam bir şekilde iman etmek, ona karşı sadık ve samimi olmak, onun yolunda coşkuyla, şevkle çalışmak ve uğruna kendini feda edecek kadar gerçekleşmesi için çalışma eğilimine sahip olmak gerekir.

Bu dört esas; iman, sadakat, coşku ve çalışma gençlerin sahip oldukları özelliklerdir. Çünkü imanın aslı zeki bir kalp, sadakatin aslı temiz bir gönül, coşkunun aslı güçlü bir bilinç, çalışmanın aslı ise azimdir. Bu özelliklerin hepsi de gençlerde vardır.

Bu sebeple tarihte ve şimdi gençler halkların dirilişinin dayanağı, her dirilişin sırrı ve her düşüncenin sancağının taşıyıcısıdırlar.

Bunun delilleri Kur'an, tarih ve siyer kitaplarında oldukça fazladır, bu delilerden biri Ashabı Kehf gençleridir Allah teala onlar için diyor ki:“Onlar gerçekten de Rablerine yürekten inanan gençlerdi; ve biz de kendilerini doğru yolda derin bir bilinç ve duyarlıkla güçlendirdik.” (Kehf, 13)

Diğer taraftan islam davasının temellerinin atıldığı ilk yıllarda yine islam davasının taşıyıcıları gençlerdi, dikkat edin davanın en meşekkatli dönemlerinde gençler yiğitce meydanlarda hakkı haykırma cesaretini göstermişler bu islam davasının içerisinde olan birkaç genç şahabe:
* Hazret-i Ali (10 yas),

* Hazret-i Zeyd bin Harise, Hazret-i Talha (15-17 yas),

* Hazret-i Abdurrahman bin Avf (17 yas),

* Hazret-i Sa’d bin Ebi Vakkas (17 yas),

* Hazret-i Abdullah bin Mesud (15 yas),

* Hazret-i Abdullah bin Omer (13 yas),

* Hazret-i Zubeyr bin Avvam (16 yas),

* Hazret-i Mus’ab bin Umeyr (18-20 yas),

* Hazret-i Osman bin Afvan (24 yas),

* Hazret-i Ebu Huzeyfe (30 yas),

* Hazret-i Ebu Udeybe bin Cerrah (31 yas)

Görüldüğü gibi davanın ilk yıllarında davayı omuzlayanlar gençlerdir...
bunun nedeni az öncede zikktettiğimiz gibi:iman, sadakat, coşku ve çalışma özelliklerdir. bunlar ise ancak şuurlu gençlerde bulunur.

Bunların hepsinin bir arada olabilmesi ise ancak yakin(kesin) bilgi üzerine olmak ile olur. bu ise ancak okumak ile gerçekleşir İşte bunu Allah teala ' yaratan rabbin adıyla oku' emri ile belirtmiştir.

Dikat edin GENÇLER İnsanın diğer mahlukattan üstünlüğü ilmi iledir, güç ve kuvvetiyle değildir. Çünkü deve insandan kuvvetlidir. İrilik bakımından da değildir. Çünkü fil insandan çok iridir. Cesaret bakımından da değildir. Çünkü aslan insandan cesurdur. Çok yemesiyle de değildir. Çünkü mandanın karnı, insanın midesinden daha büyüktür. Şu halde ilim çok üstün bir vasıftır, ilimin olandığı yerde değer aramakta akıl işi değil.

İlmin ne kadar önemli olduğunu toplumumuza bakarak görebiliriz, 1500 yıla yakın bir süre önce islam insanların arasında hakim olmuştu ve ilmin en berak haliyle insanlar'ın arasında bulunduğu dönemdi, hepimiz biliyoruz ki o zamanlarda ihtilaflar oldukça çabuk çözümleniyordu ve vahşa/kötülük oldukça azdı, nedeni ise yakin bir kuran ve sünnet ilminin bilinmesi ve canlı tutulmasıydı ne var ki: ilim yerini taklide ve tembelliğe bıraktığı zaman kötülükler ve bölüşmeler ortaya çıktı bunun en net örneği ise bu gün bizim için yaşadığımız şu toplumdur, insanların müslüman olmalarını söylemelerine rağmen ne halde olduklarını görmekteyiz, gerek küfür ve şirk bataklığında olmaları gerekse islamdan uzak giyim kuşam ve sosyal ilişkileri olsun.

İşte bunların hepsinin çözümü 1500 yıl önce nasıl gençlerin omzunda ise bu günde gençlerin omuzunda olamak zorundadır, artık gençlerin bu yükü omuzlaya bilmek için çalışmaları ve o yükün altında dayana bilmeleri için ilim tahsilinde bulunmaları lazım, dikkat edin ilim duyduklarımız ve dinlediklerimizden ibaret değil asıl ilim kur'an ve sünnette olandır dikkat ettiyseniz küfür ve şirk ilmin olmadığı yerden çabucak filizlenir. bunun için genç artık sıkı sıkıya bunun bilincinde olmalı ve ilmin adına elinden gelen her şeyini feda edebilme cesaretini göstermelidir.

Bu gün olan çirkinlikler, küfür ve şirkler gözünüzü korkutmasın 1500 yıl önce olan çirkinlikler bundan farklı yada eksik değildi gençler ümitsizliğe düşmeyiniz. İnananların ahlakında ümitsizlik yoktur. Bugünün hakikatleri dünün hayalleriydi. Bugünün hayalleri de yarının hakikatleri olacaktır.

Hala vakit vardır. Bütün bozulma ve çürüme görüntülerine rağmen inanan halkların benliklerinde bu unsurlar dipdiri ve sağlamdır.

Zayıf hayatı boyunca zayıf kalmaz. Güçlü de gücünü sonsuza dek sürdüremez. Yeryüzündeki zayıflara yardım etmek istiyoruz. Onları yeryüzünün efendileri ve gücün varisleri kılmak istiyoruz. Zaman birçoğunu büyük olaylarla yerinden edecek ve büyük işler yapmak için fırsatlar doğacaktır.

Dünya sizin davetinizi beklemektedir. Yaşanan acıları dindirecek barış, kurtuluş ve hidayet çağrınızı beklemektedir. Halklara yol gösterme ve önderlik etme sırası size gelmiştir.

“Zira böyle [iyi ve kötü] günleri insanlara sırayla paylaştırırız.” (Ali Imran, 140)

“Allah’tan onların ümit edemediklerini [alacağınızı] ümit ediyorsunuz.” (Nisa, 104)

Dünya ve ahirette başarili olmak arzusunda ciddiyseniz o halde bu arzunuzu samimi bir kararlığa çevirmeniz gerekir Sonra kararli bir şekilde çalismaya ve bu kararlılığinızda sebatkar olmanız gerekir

Yol, tembel bir şekilde yürüyen biri için kolay değildir. yol ancak gönül verip severek yürüyenler için kolay ve zevklidir. Allah'u Teala kalpleri gözeten, kötüyü iyiden ayiran, gözlerin kötü bakisini ve kalplerin gizledigini bilendir

Hazırlanın gençler!

Bu din bizden çok şey istiyor, feda edilecek canlar, yok olacak ruhlar, infak edilecek vakitler, zayi edilecek mallar, nefsin sevdiklerini terk etmesini… Bunlar sadece yüce gayeyi, hedefi gerçekleştirmek için. Bu hedef ise ALLAH’ın dinini sağlamlaştırmaktır. Herkes bunu taşıyamaz ancak bu dinin hakikatini bilen ve Ahiret hayatını dünyaya tercih edenler taşıya bilir... Eğer bundan başka şekilde düşünen ve farklı anlayan varsa şu ayeti okusun:

“De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere ALLAH'tan, O'nun Resûlü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık ALLAH'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. ALLAH, fasıklar topluluğuna hidayet vermez.” (9, Tevbe/24)

Allame Ebu Hasan Nedvi (ALLAH ona rahmet eylesin) şöyle der:

“İnsanlık davası refah içinde yaşayan insanların taşıyabileceğinden daha yücedir. Dünya hayatında refah içinde yaşayan kimseler hiç bir bir tehlikeyle, sıkıntıyla ve zorlukla karşılaşmamışlardır. Nimetler önlerinde hazır, yarınları garanti altındadır. Aksine bu davanın, bütün imkânlarını ve geleceklerini dava ve kutsal mesajı taşımak uğruna feda edebilecek insanlara ihtiyacı vardır. Canlarını, mallarını, kazançlarını kaybetmeyi göze alıp riske atabilecek olanlara... Ticaretlerini, mesleklerini, kârlarını telef edebilecek, babalarının ve arkadaşlarının kendileri hakkındaki ümitlerini boşa çıkarabilecek insanlara. Öyle ki bir çıkıp onlara Salih (aleyhisselam)’ın kavminin Salih (aleyhisselam)’a söylediği şu sözü söyleyecektir:

“Dediler ki: "Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve yararlılıklar) umulan biriydin.” (11, Hud/62)

Gençler !
Bilmeniz gerekir ki şehvetlerine düşkün, madde ve mide etrafında hayat sürdüren, kendisinden başkasını düşünmeyen, gençlerle dünya asla mutluluğa ulaşamaz. çünkü:toprağın gübreye ihtiyacı vardır. Beşeriyet toprağını münbit hale getirip orada Yüce İslam’ın yetişmesini sağlayacak olan gübre ise şehvetler ve ferdi tamahkârlıklar değildir. Müslüman gençler tüm bu istekleri İslam’ı yüceltmek ve tüm dünyada güveni temin etmek, insanlığı kendini cehenneme götüren yoldan cennete ulaştıracak yola döndürmek uğruna fedakarlıkları lazım.

Gençler!
Çevrenize bakın siz bu dinin ağır yükünü omuzlayacak kimselersiniz, cahiliye hayatı sizi aldatmasın, cahiliye zevkleri sizi davanızdan geri düşürmesin, çevrenizde olan cahiliye kalıntıları size sevimli gelmesin onlardan oldukça uzaklaşın, kiminle arkadaşlık kurduğunuza dikkat edin, kiminle sırdaş dost olup sırlarınızı paylaştığınıza dikkat edin, bu arkadaşlıklar ve sırdaşlıklar müslümallar dışında kimselerle olmamalı, çünkü arkadaş edindiğiniz kişiler er yada geç size kendinden bir şeyler bırakır Resulullah diyor ki: kiminle arkadaşlık kurduğunuza dikkat edin, kişi arkadaşının dini üzerinedir.(Ebu Davut)
Unutmayın: ‎"İnsanoğluna şu beş şeyden hesap sorulmadıkça onun ayakları kıyâmet gününde Rabbinin huzurundan ayrılmayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nerede kazanıp nereye harcadığından ve öğrendiği ilimle nasıl amel ettiğinden." (Tirmizi, Sıfâtü-l Kıyâme: 1)

ARTK: Acı dahi olsa hakkı söylemeye, hakkı kabul edip hayata uygulamaya hazır mıyız?

Allah'ın emirlerinin önüne gerçekten Hiçbir şeyi geçirmiyor muyuz?

Insanları öfkelendirme pahasına dahi olsa Allah'ı razı ediyor muyuz?

Dünyalık metadan hiç sendelemeden vazgeçip ahireti gerçekten tercih ediyor muyuz?

Düşünce planında kalan dini hassasiyetleri ince eleyip dokuduğumuz gibi acaba pratik hayatımızı değiştiren ve bizi Allah için zorluklara sokacak durumlarda da aynı hassasiyetleri gözetebiliyor muyuz?

"Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara 286)

Allahım,sen bize Hakkı Hak olarak göster,ve Ona tabi olmayı nasip et.Batılı batıl olarak göster ve ondan muhafaza olunmayı bize nasip et.Yarabbi bizi müslüman olduğumuz halde öldür ve salihlere ilhak eyle.Bizden zalimlerin şerrini def et.müminlerin duasına da bizi iştirak ettir.Ey Rabbimiz,hüküm ve kaza ettiğin şerlerden muhafaza et.Amin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.