Sayfalar

Hamd, ancak Allah'adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.

26 Aralık 2013 Perşembe

Kul Hakkından Kork

Toplumlar arasında yaygın ve zaman aşımına uğramayan, insanların bu kelime ile kendilerini rahatlattığı, eğer
kişinin menfaati söz konusu ise unutulmayan duvar yazısı gibi olumsuz olan her ilişkilerde, insanların birbirlerine çektiği silah gibi tıpkı 'Ya kul hakkı'..

Kul hakkından kork be adam, Allah her şeyi affeder fakat kul hakkını asla affetmez..!

Neyle gelirsen gel yalnız kul hakkı ile gelme..!

Evet, belki doğru sözlerdir insanların ağızlarından düşen. Doğrudur, belki doğru olmasına da seni yaratanın hakkını hiç düşündün mü, üç kuruş alacağın olan adama kul hakkından kork derken? Seni kusursuz, yardımcısız, muazzam kalıba sokan Allah’ın hakkını düşündün mü hiç boş amaçlar peşinde koşarken?  Unutmuşken nasıl, neden, ne için yaratıldığını düşündün mü hakkın olan hakkı...?  Özgürlük adına etini sokaklarda pazarlayıp, bir değil bir kaç erkekle oturup kalkarken düşündün mü Allah’ın  hakkını? İçki şişeleri ile sarhoşluk bulutları içerisinde uçarken meyhane köşelerinde, sabahlara kadar okey taşlarını ıstakaya vururken kahvehanelerde düşündün mü Allahın hakkını? Düşündün mü ahlaksızca, hayasızca, utanmadan bir değil bir kaç piyasa kadını ile birlikte düşüp kalkarken Allahın hakkını? Kendi yaşantını bir din haline getirip, gece gündüz dünya malı için kan ter döküp, biraz daha biraz daha kazanayım diye yoksula, kimsesizlere, öksüzlere  bir verip iki alırken, düşünmeden, ayaklarının altında çiğneye çiğneye gözlerini karartmış, kırmızıyı gören azgın boğa gibi dünyaya taparken düşündün mü hiç Allah’ın hakkını? Gece başını yastığa koyduğunda, yeryüzü’nün kararıp, sessiz ve ıssız olarak sana örtü olurken düşündün mü Allah’ın hakkını? Düşündün mü sonra yarı ölü olarak sabahladığın sonrada uykun anında sen hiçbir şeyden habersiz hiçbir katkın yardımın olmandan karanlığın yerini aydınlığa bırakan, çıkıp çalışıp kazanasın diye güneşi yaratan Allah’ın hakkını? Hiç bir insanın hiç bir profesörün, hiç bir yaratılmışın yardımına ihtiyaç duymadan, seni bir damla su olarak anne rahmine yerleştirip sonra bir çiğnem et haline getirip belli bir süre içerisinde organlarını sanat eli ile işleyen, seni o karanlık, dar, ıssız yerde hiç kimsenin eline muhtaç etmeden,  karnını doyuran Allah’ın hakkını düşündün mü? Kainatı görmez misin be adam sen? Nasıl da direksiz, desteksiz bir boşluğun üzerinde dönüp duruyor... Görmüyor musun gökyüzündeki bulutlardan tonlarca boşalan, başının üzerine düşen kar tanelerini? Yediğin sebzenin, meyvenin, gıdaların kupkuru bir toprağın üzerinde iken, üzerine boşalan yağmur suyu ile hayata geçtiğini görmüyor musun? Bunca nimeti, evlatları, malı mülkü sana veren Allah’ın hakkını sen ne yaptın...!!

O’nun eşsiz ve kusursuz kanunlarını tanımayıp, onu hükümsüz bırakarak, ayaklar altına atan ayakları kırılasıca tağutlara oy verirken tekrar başına gelsin, bir beş sene sonra yine kanun koymaya devam etsin diye elinden gelen mücadeleyi verirken, asıl kanun koyma yetkisini tek elinde bulunduran Allahın hakkını başkasına verdin. Seni yaratan varken, seni duyarken senden haberdarken onu bırakıp da onun yarattıklarına el açtın, mezarda yatan ölüden bile Allah’ı bırakıp medet bekledin, İsa Allah’ın oğludur diyen (haşa) ehli kitap gibi Allah’ın dostları dediğin insanlardan tevbe almaya gittin. Kıyamda duracağın yalnız Allah olmalıyken, sen makam için mevki için, üç kuruş para için Allah’tan başkalarına saygıda tazim gösterip Allah’tan başkalarının önünde kıyam bekleyip el pençe bekledin.. Sen Allah’tan korkmadın sen Allah’ın yarattığı mahluklardan korktun. Onların azabını Allah’ın azabı gibi gördün. Hiç bir çaba sarf etmeden Allah’ın sana hediye ettiği çocuğunu sen Allah’ın şeriatına gericilik diyen, erkekli kızlı karışık odalarda cinsellik dersi veren, Allah’ın dinini kötü gösterip kahrolası Kemal’in laikliğini empoze eden, her sabah kıyamda bekletip puta tapma törenleri düzenleyen, çocukları tuvalet köşelerinde uyuşturucu ve şehvet müptelası haline getiren okullara gönderdin.. Sen, sana emanet edilen oğlunu, Allah’ın dinine savaş açan, insanları bir üst mertebesine tapmaya alıştıran, insanlar üzerinde üstünlük sağlanıp kendileri için kıpırdamadan hazır olda bekletilen, Allahın hüküm ve kanunlarını yok sayarak kendi icat ettikleri kanunları insanlara dayatan tağutların askeriyelerinde onlar için nöbet beklemeye gönderdin.

Kısacası sen ey insan...!

Sen Allah’ı tek ilah kabul edip, Allah’ın insanlar için beğendiği İslam dininin, temel esaslarının kaide ve kurallarını içerisinde barındıran Kuran-ı Kerimi hayatına geçirip onu yaşamak, yaşatmak ve Allah’ın dini yer yüzüne hakim kılınıncaya dek cihad etmek, kullara boyun eğmeden yalnızca Allah’a boyun eğip ona kulluk ve ibadet etmek yerine onu rafa kaldırdın, ölüye okudun, şifa olsun diye suyunu içtin, depremden korusun diye duvara astın, kazaya engel olması için arabanın torpido gözüne koydun, nazardan koruması için boynuna muska diye astın. Yani onu amacından uzak olan her şekilde boş ve anlamsız yere kullandın.

Artık uyan ve şeytanın beşiğinden kalk…! İnsanların hakkından önce seni yaratanın hakkını öde ve Allah’ı tek ilah kabul edip onun Resulünün sana getirdiklerini al ve seni men ettiklerinden kaçın....

SELAM HİDAYETE TABİ OLANLARA...

                                                                                                         MAHMUD EBU MUAZ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.