Sayfalar

Hamd, ancak Allah'adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.

25 Ocak 2013 Cuma

Tağutu İnkar-Lailaheillallah-


Bu konuyu seçmemizdeki amaç;
İslam dediğimizde ilk anlatacağımız kelime Lailaheillallah ve şartlarıdır, çünkü bu;
1. Tüm Peygamberlerin ve Peygamberimizin ortak ve ilk davetiydi. Bu kelimeye başlangıcımız da ayet olarak ilk gördüğümüz;
¨Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki. ona şunu vahy etmiş olmayalım: 'Benden başka ilah yoktur ki öyleyse bana ibadet edin¨ (Enbiya 25) ‘tir.
Peygamberlerin kavimlerine ilk söylediği ise;
‘Ey kavmimiz Allah’a ibadet ediniz sizin için Allah’tan başka ilah yoktur.’
2. Peygamberimizin terk etmesine dair tüm ısrarlara rağmen ‘Size bir kelime söyleyeyim felaha eriniz’ veya ‘Size bir kelime söyleyeyim tüm Araplar size boyun eğsin, tüm mülk sizin elinize geçsin’ dediği kelime ‘Lailaheillallah’
3. Bir diğer nokta bu kelimeyi ilk asırlarda söyleyen insanlar ile şu anda söyleyen insanlar arasındaki fark.
4. Allah’ın yardımının kendisine bağlı olduğu kelimenin ‘Lailaheillallah’ olmasıdır.

”Üzülmeyeniz, gevşemeyeniz eğer iman ediyorsanız üstün gelecek insanlar sizlersiniz.” (Bakara 139)
Üçüncü maddeye baktığımızda ilk asrın yıldızları, Allah’ın ve Rasulullah (as.)‘in imanına şahitlik etmiş olduğu insanlar bu kelimeyi söylediğinde Araplarda en kuvvetli bağ olan kavmiyet bağları kopuyor, tüm insanlar onlara saldırıyordu. Yine kavminin içinde Muhammed-ul’Emin olan ve herkesin zatında konuştuğunda övülen Peygamber; bu kelimeyi söylediğinde tüm Araplar Peygamberimize karşı olmuşlardı; bu kelime ile insanlar arasını nasıl alabiliriz diye düşünmeye başlamışlardı.
Lakin günümüzdeki insanlar tekkelerde, zaviyelerde, kimileri namazlardan sonra yüzlerce defa bu kelimeyi söylemelerine rağmen ne kimse onlara düşman oluyor ne de yurtlarından çıkarıp, işkencelere maruz bırakıyor. Demek ki ilk neslin söylediği kelime ile bu neslin söylemesi arasında fark vardır.
Yine baktığımızda ilk nesil bu kelimeyi söylediğinde tüm hayatı değişiyordu. Hayatında en çok müptela olduğu meseleleri bu kelimenin kapısında bırakıyordu.
Misal tüm insanların kendisinden konuşmaya çekindiği Ömer (ra.); en ufak bir meselede ağlayan ‘Rabbim beni affetmezse benim halim ne olur’ diyen biri haline gelmiştir. Veya cahiliyenin en koyu dönemini yaşayan insanlar bu kelimeyi söyledikten sonra tarihin, müslüman ve kafir tüm insanların şehadeti ile yeryüzünün en güzel toplumunu oluşturmuşlardı. Bugün bu kelimeyi söyleyen insanlara baktığımızda ne bu kelimeyi söylemeden önce ne de sonra hayatlarında hiçbir değişiklik görülmüyor.
Aynı şekilde önceki Peygamberlerin dönemine baktığımızda da Peygamber bu kelimeyi kavimlerine söyledikleri anda kavimleri ayaklanmaya başlıyorlardı. Misal Nuh as. Araf veya Hud suresindeki kıssalarında:
Peygamberler ‘Ey kavmimiz Allah’a ibadet ediniz O’ndan başka ilah yoktur’ (Hud 50)
dediklerinde hemen Allah bize:
”O kavimlerinden büyüklenen meleğ (aristokrat) tabakası hemen dediler ki…”
Nuh as.’a dedikleri gibi (haşa): “Sen ve sana tabi olanlar rezil insanlarsınız” veya “Sen yalancılardansın” veya Şuayb as.’a:
“Ya biz senle iman edenleri bu topraklarda süreceğiz veyahutta siz bizim dinimize tekrardan geri döneceksiniz” (İbrahim 13)
denildiğini bildiriyor.
Bugüne baktığımızda bu kelimeyi söyleyen milyonlarca insan mevcut lakin aristokrat tabakadan bu sözleri işitemiyoruz.
Bir diğer nokta; önceki kavimlere baktığımızda, bu kelimeyi söyleyen insanların tüm hayatı değişiyordu. Buna örnek olarak Kur’an-ı Kerim deki Firavun kıssasını verebiliriz.
-Firavun ve sihirbazlarının kıssası (Firavun herkesi katledebilen, hapislere atan bir tağut)-
Allah-u teala oradaki sihirbazlar için (Şuara Suresi)
“Oradaki sihirbazlar onlar secdeye kapandılar” …(Faktima ente kal...) bir başka ayette;
“Biz Rabbimize gideceğiz ne de olsa” diyebiliyorlardı. Bugünkü insanlar, tağutlara baş kaldırmak bir yana daha çok tağutlara meylediyorlar. Bu iki neslin arasındaki farktır, sebep ise o neslin Lailaheillallah’ı çok güzel anlamış, bu neslin ise bunun manasını bir türlü anlamamasındandır.
Bu konuyu ele almamızdaki bir diğer sebep olan 4. madde ise;
Allah (cc.) Kur’an-ı Kerim de bu ümmete sürekli zafer vaad ediyor, yeryüzünde temkin vereceğini söylüyor. Lakin şu andaki ümmete baktığımızda, ümmet tarihteki en zelil halini yaşıyor. Bunun sebebi ise Allah’ın yardım vaadinde bulunduğu ön şarttır;
“Üzülmeyeniz, gevşemeyeniz eğer iman ediyorsanız üstün gelecek insanlar sizlersiniz.” (Bakara 139)
Allah (cc.) mutlak kudret sahibi olduğundan vaadinde hiçbir değişme olmayan, vaadini yerine getirebilendir. Bugün bu ümmet bu zilleti yaşıyorsa sorun Allah (cc.)’ın vaadinde değilde, kişilerin iman mefhumunda sıkıntı olmasındandır. Kur’an-ı Kerim de Allah ümmete yardım vaadinde bulunduğunda “İman ederseniz” veya Nur suresinde ”İman edip salih amel işlerseniz” diyor. Ümmet iman ve imanın ilk adımı olan ‘Lailaheillallah’ meselesinde problem yaşadığından dolayı Allah’ın yardımı gelmemektedir.
O zaman bizim üzerimize düşen;
Peygamberlerin ilk daveti olması hasebiyle
Yanlış anlaşılması hasebiyle
Ve kişinin bunu yanlış anladığında müslüman olamayacağından dolayı
bu kelimeyi Kur’an-ı Kerim ve sünnet ışığında anlatmaktır.

Bugün birçok insanın zan ettiği gibi bu kelimeyi ‘Lailaheillallah’ı bir kere söyleyip ertesinde her istediğimizi yapamayız. Önceki milletlere baktığımızda onlar ‘Lailaheillallah’ için yaşayıp, ölüyor, çocuklarını, yurtlarını terk edebiliyor ve cihad meydanlarında akrabalarına kılıç çekebiliyorlardı. Çünkü bu insanlar ‘Lailaheillallah’ ne manaya geliyor anlamışlardı.
Sadece ‘Lailaheillallah’ demekle müslüman olunmayacağını bu insanlar biliyorlardı. Bugün ne yazık ki şeytanın ve şeytanın en büyük askerleri olan bel’am alimlerinin bu insanlara musallat olması ile ümmet Kur’an-ı Kerim’den, sünnetten ve Peygamber as.’ın siretinden uzaklaşınca ve de din olarak sadece ‘Falan hoca şöyle dedi, falan abi, üstad böyle dedi’‘ye sarılınca, ‘Lailaheillallah’ bütün ehemmiyetini kaybetmiştir. Hatta eskiden en zor olan şey ‘Lailaheillallah’ı söylemek iken, bugün dünyada en kolay olan ‘Lailaheillallah ‘ı söylemek olmuştur.

O zaman biz Lailaheillallah‘ı söylerken;

Allah buna şartlar koşmuş mudur? veya
Bunu bozan unsurlar var mıdır? veya
Her Lailaheillallah diyen müslüman mıdır? yoksa
Bu kelimeyi ikrar ederken başka rûkunları da yerine getirmeli midir?
Bunu incelemeye çalışalım ki, bu kelimeyi daha önce söy
leyen ve kurtuluşa eren ilk milletler ile bizim aramızdaki fark ortaya çıksın.

Başlangıç olarak Allah (cc.) bize birşeyi şart koştuğunda bunun muhakkak şartlarını ve bozan unsurlarını da zikrettiğini bilmeliyiz. Misal namaz, oruç vs. her meselenin şartları vardır.
Kur’an-ı Kerim ve sünnet nasslarında ‘Lailaheillallah‘ın bazı şartları vardır ve yerine gelmelidir ki ‘Lailaheillallah‘ımız kabul olsun.
İlk önce ‘Lailaheillallah‘ın kelime manası; bildiğimiz gibi ‘la mabudu bi hakkın illahu’ yani Allah’tan başka ibadeti hak eden hiçbir ilah yoktur. İbadeti tüm yönleri ile hak eden yalnızca Allah’tır.
Buradan yola çıkarak ibadetin manasını incelersek; İbadet yalnızca insanların anladığı gibi namaz, oruç, hac demek değildi, Allah Kur’an-ı Kerim de duaya da ibadet diyordu, Allah sadece hükmün kendisine verilmesine de ibadet diyordu ve ibadet ile yan yana isimlendiriyordu. Buradan anladığımız üzere duayı başkasına yapan veya hükmü başkasına veren insan Lailaheillallah‘ın manasını bilmemiştir ki (hiç kimse isteyerek şirk koşar mı?) Lailaheillallah’ı Allah’ın istediği gibi söyleyebilmiş olsun.
Lailaheillallah’ı söylediğini zan eden bizim toplumumuz yanında bu kelimenin manası ‘Allah’tan başka yaratıcı yoktur’ lakin bunu aynı Mekke’li müşriklerde biliyordu. Hatta bundan daha fazlasını biliyorlardı. Allah (cc.) şu ayette bunu Rasulullah (as.)’a şöyle bildiriyor;
“Ey Muhammed de ki: Gökten ve yerden size rızık veren kimdir. Kulak ve gözlerin sahibi kimdir. Diriyi ölüden çıkaran, ölüyü diriden çıkaran kimdir? Her işi düzenleyen kimdir? Onlar Allah diyecekler. O halde O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız.” (Yunus 31)
Peki neden Peygamber as. bu müşriklerin kanını Lailaheillallah dedirtene kadar dökmüştü?
Oysa bizim anlayışımızdaki Lailaheillallah’ı o günkü müşrikler zaten söylüyorlardı, lakin Peygamber as. bunu kabul etmemişti. Neden dersek; çünkü Allah (cc.)’ın yaratıcı ve rızık verici olduğunu bilmek, Allah’ın Rabb’liğini bilmektir. Lailaheillallah ise ibadetin yalnızca Allah’a yapılacağını bilmektir.
Allah duaya Kur’an-ı Kerim de ibadet demişse, o zaman bu sadece Allah’a yapılacaktır.
Eğer hüküm ibadet ile yan yana zikredilip, yalnızca Allah’a has olduğu söylenmişse o zaman hüküm sadece Allah’a verilecektir.
Biri sıkıştığı zaman Allah’tan başkasına dua etmeyecektir. Bir başkası seçim zamanlarında sandık başına gidip Allah’tan başka hakimler belirlemeyecektir.
Tevekkül ettiği zaman fayda ve zararı sadece Allah (cc.)‘tan bekleyecektir. Fayda ve zararı kabirlerden, bez parçalarından beklemeyecektir.
Çünkü bunlar ibadettir, Allah’a hastır ve sadece Allah’a yapılacaktır. İşte bunu bilmek ve bunun dışındakileri ‘La’ diyerek red etmek, işte Lailaheillallah’ın manası budur.
Bu noktadan sonra ilk başta yazdığımız 4. maddeyi daha rahat anlayabiliriz;
Neden Allah’ın yardımı gecikiyor, neden bizimle sahabe arasında farklar var derseniz;
çünkü biz daha Lailaheillallah’ın manasını anlamamışız, Lailaheillallah’ın manasını anlamayan bir toplumun bunu Allah’ın istediği gibi söylemesinin de imkanı yoktur.
O zaman bizim bunun manasını:
‘Önce ‘La’ diyerek Allah’ın dışında kendisine ibadet edilen bütün ilahları red etmek, sonra sadece ‘illa’ diyerek kendisine hakkıyla ibadet edilecek zat olarak Allah’ı tasdik etmek gerektiği’ şeklinde anlamalıyız.
Biz Lailaheillallah’ın manasını Peygamberlerin kavimlerine olan davetinden de anlayabiliriz.
“Biz bütün kavimlere Peygamber gönderdik Allah’a ibadet ediniz ve tağutlardan uzak kalınız diye”
ve bütün Peygamberlerin kavimlerine olan davetine baktığımızda
“Ey kavmimiz Allah’a ibadet ediniz sizin için Allah’tan başka ilah yoktur” dediklerini görürüz.
O zaman Lailaheillallah, o Allah’ın ’Bütün Peygamberlere vahy etmiş’ olduğu Lailaheillallah; Kur’an-ı Kerim ayetlerini birbirini tefsiri ile Allah’a ibadet edip, diğer ilahları terk edip, tağutlardan uzak durmaktır.
Bir insan sadece Allah’a ibadet ediyorsa, ibadet çeşitlerini Allah’tan başkasına yönlendirmiyorsa, bütün ilahları, ibadet edilenleri de inkar edebiliyorsa işte bu insan Lailaheillallah’ı ağzı ile söylemiş fiili ile ameli de bunu onaylamıştır. Bunun dışında olan insanlar ise Mekkeli müşrikler gibi Allah’a iman ettiklerini zanneden fakat ibadeti Allah’tan başkasına çevirdiklerinden dolayı Allah’ın kendilerini müşrikler diye isimlendirdiği insanlardır. Arkadaşlarımız bize ‘Herkes müslüman, Lailaheillallah diyenlerin hepsi Allah’a ibadet ediyor, Allah’tan başkasına ibadet etmek diye bir mefhum var mıdır?’ diye bir söz söyleyebilir, zaten büyük müsibet ibadetin ne manaya geldiğini anlayışınızdan dolayıdır. Allah’ın yanında acaba ibadet nedir?
Misal Allah (cc.):
“Bana dua ediniz ki, size icabet edeyim, o benim ibadetimden yüz çevirenler var ya cehenneme küçültülmüş bir şekilde gireceklerdir” (Mü’min 60)
Bu gibi ayetlerde Allah (cc.) duayı ibadet diye isimlendiriyor, o zaman sadece namaz ve oruç ibadet değilmiş, dua da bir ibadetmiş bunun da sadece Allah (cc.)’ yapılması lazımdır.
Bugün soralım:
Acaba Lailaheillallah diyenlerin hepsi yalnızca Allah’a mı ibadet etmişlerdir?
Bugün bakın birçok insan Lailaheillallah demesine rağmen Allah’ın dışında binlerce ilaha ibadet ediyor. Sıkıştığı zaman ‘Medet ya Abdulkadir Geylani’ diyor ‘Ey felan veli beni kurtar’ diyor veya sınava girecek ‘Ey felan efendi bana yardım et’ diyor.!!
Sizce bu insan sadece Allah’a mı dua etmiştir, ibadet etmiştir?
Bu insan ne kadar müslüman olduğunu söylese de Lailaheillallah temel manasını olan Allah’a ibadeti Allah’tan başka bir yöne çevirmiştir.
Bugün insanların la ilahe illallah’tan bîhaber olduklarının en güzel örneklerinden bir tanesi de kanun koyma ve anayasa belirleme noktasında yapılan teorik ve pratik uygulamadır. Yani insanlar, la ilahe illallah, Müslümanım demelerine rağmen belirli dönemlerde oy kullanmak suretiyle hakimiyet yetkisini Allah’ın dışında insanlara vermekteler. Oysa Kur’an ve Sünnete bakıldığında hakimiyetin de namaz, oruç ve diğer ibadetler gibi bir ibadet olduğu belirtilmektedir. O zaman bugün insanlar bunu yaparak Allah’a ibadet etmemiş, bilakis Allah’ın dışında başka varlıklara ibadet etmişlerdir.
Bu belirtilen hakikat, bir yorum değil tam tersi insanların kedisine yapışıp kurtulacakları tek merci olan Kur’an ve onun açıklayıcısı olan sünnetin belirttiği bir hakikattır. Nitekim Allah şöyle buyuruyor;
’’(Yahudiler) Allah’ı bırakıp din adamlarını, (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i Rabb edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilaha ibadet etmeleri emrolundu. O’ndan başka ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.’’
Bu ayeti okuyan veya dinleyen her insanın aklına hemen şu soru gelebilir; ‘Bir insan, bir insanı rab edinebilir mi? Böyle birisi var mı? Acaba Yahudi ve Hristiyanlar din adamlarına yönelerek namaz mı kılmışlardı? Veya kurban mı kesmişlerdi? Bu ve benzeri soruları Rasulullah (as.) ”(Yahudiler)Allah’ı bırakıp din adamlarını, (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesihi rab edindiler.’’ ayetini okurken cahiliyede Hristiyan olan Adiy bin Hatim adında bir sahabenin de aklına gelmiş ve bunu Rasulullah’ a (sav) iletmiştir: ‘Ya Rasulullah biz onlara ibadet etmedik ki onları Rab edinelim.’ Bunun üzerine Rasulullah sahabesine şöyle der:
’’Din adamlarınız Allah’ın helallerini haram, haramlarını da helal kıldıklarında (Allah’ın kanunlarını değiştirdiklerinde) siz bunları kabul edip tabi oldunuz mu? ‘Evet Ya Rasulullah . İşte bu sizin din adamlarınıza ibadetinizdir’’.
Hidayet ve rahmet olan Kur’an ve onun açıklayıcısı olan Rasulullah (sav), ehli kitabın, din adamlarına Allah’ın haram ve helallerini değiştirme yetkisini vermesini ibadet olarak isimlendirmiş ve bu yetkiyi onlara vermekle onların, Allah’ın dışında ibadet ettikleri Rabler edindiklerini söylemiştir.
O zaman şu gerçek tüm çıplaklığıyla açığa çıkmaktadır. Öyleyse bir insan bilsin veya bilmesin fark etmez, helal ve haram belirleme noktasında Allah’tan başka mercî kabul ederse ibadeti Allah tan başkasına yapmış ve Allah’ın dışında başka rabler edinmiş olur. Çünkü Rasulullah bunu, bir ibadet olarak açıklamıştır.
Bu açıklamalardan sonra vakaya bakıldığında yukarıda belirtilen hakikat ile kendisine müslümanım diyen, la ilahe illallah kelimesini dillerinden düşürmeyen insanlar kıyas edildiğinde büyük bir fark olduğu görülecektir. Çünkü asrımız toplumunun %80 veya %90 demokratik seçimlere katılıp oy kullanarak Allah’ın kanunlarını değiştirme, yenileme, hükmünü iptal etme yetkisini parti ve şahıslara vermekle Allah’tan başka varlıklara ibadet etmişlerdir. Dolayısıyla bu hal üzerine söylenen la ilahe illallah hiçbir şekilde insana fayda vermeyeceği gibi tevbe edilmediğinde insanın ebedi olarak cehennemde kalmasına sebeb olur.

İki toplum arasındakı fark...
Yine toplumumuzun la ilahe illallah’tan bihaber olduklarının en bariz örneklerinden bir tanesi de; bu kelimenin hayatlarındaki tezahürüdür. Bu durumu şöyle izah edebiliriz;
Peygamber ve sahabesi bu kelimeyi söyledikleri andan itibaren hayatları tamamen değişmiştir. Kişilik ve kimliklere karşı insanların tavrı olumluyken, bir anda benzeri görülmemiş sert davranışlara dönüşmüş, aleyhlerinde propogandalar yapılmış, tehdit, eziyetler başlamış, hatta bu uğurda canlarını kaybetmişlerdir hatta işkence ve eziyetler altında... Bu kadar köklü davranış değişikliğinin sebebi neydi diye bakıldığında, tek birşey göze çarpar: O gün insanlar bu kelimenin ne ifade ettiğini çok iyi biliyorlardı. Yani Mekkeli müşrikler bu kelimeyi kabul ettiklerinde hayatlarında var olan bir çok şeyin değişeceğini, kısacası artık putlara değil Allah’a direk dua edeceklerini, kendi heva ve heveslerine göre koydukları veya değiştirdikleri kanunlara değil de menfaatlarına uymasa da tamamen Allah’ın kanunlarına uyacaklarını ve artık hür ve köle arasında hiçbir ayrımın olmayacağını veya aynı sofrada beraber oturacaklarını çok iyi bildikleri için bu kelimeyi kabul etmiyorlardı. Bununla da kalmayıp bu kelimeyi kabul edenlere de şiddetli bir şekilde karşı çıkıyorlardı.
Oysa bugün herşey tersine dönmüştür. O günün şartlarında bu kelime söylenmesi zor ve bir çok fedakarlıkları gerektiren bir kelimeyken bugün, insanların hayatlarında en basit bir söz haline gelmiş ve yine insanlar bu kelimeyi söyledikleri anda ve sonrasında hayatlarında hiçbir değişiklik olmamış hatta en büyük Allah düşmanlarının ülkelerinde bile her yerde ezanlarla bu kelime nida edilmiş daha da ötesi bizzat Rabblik iddiasında olanları bu kelimeyi o necis ağızlarına almışlardır. Tüm bunlara rağmen tuhaf olan tağut ve destekilerinin, bunlara hiçbir şekilde Mekkeli müşriklerin sahabeye karşı yaptıkları gibi müdahale etmemeleridir. Bunun sebebi de tağutlar, insanlar bu kelimeyi, manasını ve gereklerini bilmeden söylediklerini bilmeleridir. Öte yandan şimdiye kadar dünyanın herhangi bir yerinde bir grup insan bu kelimenin manasını bilip, hakimiyetin sadece Allah’ın olduğunu haykırdıkları andan itibaren dört bir yandan dünya tağutları onlara karşı çok sert müdahalede bulundular ve bulunmaya devam etmekteler. Burada da anlaşılmaktadır ki maalesef bugün insanlar bu kelimenin manasını bilmediklerinden dolayı hayatlarında hiçbir değişiklik olmamaktadır.
Tüm bunlardan sonra, bugün insanların sorunu namaz, oruç ve benzeri ibadetler değil bilakis daha dinin temeli ve dine giriş olan lailaheillallah’tan bîhaber olmaları, şartlarını ve gereklerini bilmemeleridir. Bu da insanlara tekrardan la ilahe illallah’ın anlatılmasının gerektiğini göstermektedir.
Önemli Bir Husus!
La ilahe illallah anlatılmadan önce bu noktada bir meselenin açıklanması faydalı olacaktır. Şöyle ki; bugün din adına konuşan insanların ağızlarından düşürmedikleri ve din adına konuşmaya fırsat buldukları hutbe vb. yerlerde: ‘Bir insan, sadece la ilahe illallah kelimesini söyleyerek bunun dışında ne yaparsa yapsın cennete girebileceğini’ ve bunu ifade eden hadisleri söylemektedirler. ‘Kim la ilahe illallah derse cennete girer.’ hadisini delil getirirler.
Tabi böyle olunca insanlar manasını, şartlarını ve bozan unsurlarını bilmeden kupkuru ve mücerret olarak bu kelimenin ağızla telaffuz edilmesiyle ve bunun dışında hiçbir şey yapılmasa da cennete girebilecekleri anlayış ına sahip olmuşturlar.
Oysa bu çok büyük bir yanlıştır. Bu hadisi bu konuda tek başına almak doğru değildir. Çünkü başka hadislere bakıldığında mesele hiç de onların anladıkları kadar basit bir ikrar meselesi değildir.
”Kim la ilahe illallah der, Allah’ın dışında ibadet edilenleri inkar ederse canı ve malı haram olur.’’
Yine başka bir hadiste:
”Kim ihlaslı bir şekilde la ilahe illallah derse cennete girer.’’
Başka bir hadiste de:
”Kim manasını bilerek la ilahe illallah der ve sonra ölürse ateş ona haram olur.’’
Ve bu manada bir çok hadis varid olmuştur. Bu hadislerden la ilahe illallah kelimesinin kupkuru bir kelime olmadığı, şartları ve bozan unsurları olduğu anlaşılmaktadır. Sadece la ilahe illallah kelimesini söyleyerek cennete girilebileceğini söyleyenlerin misali; namaz kılın deyip de hiçbir şekilde nasıl namaz kılınır, şartları ve bozan unsurları nelerdir, abdest nedir, kıble nerededir vb. şeyleri bereberinde öğretmeyen insanın durumuna benzer. Böyle bir namaz insana fayda vermeyeceği gibi, şartları olmadan söylenen bu kelime de hem dünyada hem de ahirette fayda vermeyecektir.
Sonuç olarak: ‘La ilahe illallah yani kelime-i tevhid’ kupkuru veya sihirli bir kelime değil şartları, rukunları, gerekleri ve bozan unsurları var olan bir kelimedir. Bu kelime ancak bu şekilde söylenirse insana fayda verir.
Davamızın sonu Alemlerin Rabbi olan Allah (a.c)’ye hamddır.(Alıntı/f.c)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.