Kadının asıl yeri evimi? yoksa çarşı, pazar, iş mi? yada bar, pavyon mu? konuya böyle giriş yaparsak sanırım, yanlış yapmış olmayız, çünkü islamdan be haber islamcılar ve islam düşmanları, bu sorular üzrerine konuşmaktadırlar...
Sözde islamcılardan bazıları kadının yeri ev yada kadının işi çocuk yetiştirmek değildir diyerek ekliyorlar: kadın eğer evde olursa yada evdeki yavrularının eğitimini üstlenirse değersizleşir, belkide hizmetçi konumuna kadar düşer(?) sormak lazım bu sözde islamcılara, acaba kadın iş sahibi olunca çalışınca yada erkeklerin bulunduğu ortamlara gidince (onlara göre) toplumda yerini alınca değer mi kazalıyor? eğer değer kazanıyorsa bu değer nedir?
el cevap: kadın evden çıkıp çarşıya pazara karışınca yani erkek ile kadın arasında islami bir mahremiyet kalmayınca, kadının eti ön pılanda olur, başka bir değim ile kadın cinsel bir obje olur, kadının değer kazanması erkekler ile yüz göz olması imiş(?)
Peki kadın asıl yeri olan evinde olunca neden değer kaybeder?
el cevap: çünkü kadın evinde oturunca kendisine helal olan eşi, çocuklar, babası, kardeşi vs... lerden başka kimse ile yüz göz olmaz, başka erkeklerin kendisine kötü bir gözle bakmalarına imkan bırakmaz, çocukalarını eğitip, yanlızca kocasına kadınlık eder buda kadının değersizleşmesi olacak(?)
Denibilir ki biz örtülü olmalarını şart olarak belirtiyoruz, bizde derizki sizin örtü dediğiniz şeyde burada olduğu gibi Allahın emrine ters olmasın mı? zira kadının yeri evidir hükmüne itirazı olanlan kadınların örtüleri, örtüden çok tarz giyinmeye benziyor...
İtirazlardan biride kadın çalışmayınca erkeğin gözünde değersizleşir, bu hangi erkek tipi? bu tip bir erkek ya deyuslaşmış, yada erkeklikten düşmüş müslümanlık ile bir alakası kalmamıştır. çünkü islam bilincine sahib erkekler bilirlerki kadın Allahın kendilerine emanetidir ve onların madi ihtiyacları erkeklere yüklenmiş bir borctur.. ve islam bilincinde olan erkek zaten eşini, bacısını dışarıda, çarşı pazarda çalışırken görmeye tahamül etmez çünkü deyuslaşmamıştır...
İtirazdan biride hz Haticenin ticareti: sormak lazım hz hatice nasıl bir ticaret yaptı? (Hatice annemiz söylenenlerden uzaktır) erkeklerle haşir neşir mi oldu? yoksa onlarile birlikte mi oyurup kalktı? peki ticareti ne zaman yaptı? Hz Hatice biliniyorki kendi mal varlığının başka ortağı yoktu, bu durumda olan mal varlığının ticareti Hatice annemize kalmıştı, yine biliyoruz ki bunuda kendisi yapmıyor bazı insanları görevlendiriyordu buda erkekler ile minimum muhattap olmasını sağlıyordu , diğer taraftan tüm bunlar cahiliye zamanında oluyordu. zaten islamda kadın kesinlikle evde olmalı yada ev hapsindedir diye bir şey yoktur bazı durumlarda kadın ticarette yapar dışarıda çıkar, mescide gidip namazda kılar, Bunların hepsini ise yine Allahın ''dışarı çıkınca çilbablarınızı üzerinize alın'' emrine uygun yapmalıdırlar..
Birde Hz Aişe'nin durumunu ağızlarına dolamışlar, hazreti aişe Hadis nakletti islamın emirlerini insanlara aktardı peki neden? hz Aişe Allah Resulünün vefatından sonra bu girişimde bulundu, çünkü bazı bilinmeyenleri hz Aişe biliyordu bunu ise erkelere söyleyince ekserisi perde arkasından ve Allah'ın emrettiği gibi ciddiyetle yerine getirdi...
Konu islamda kadının yeri :
"Evlerinizde oturun..."(ahzab 33)
Seyyid Kutub Diyor ki: Ayetin orjinalinde geçen (Vakarna) kelimesi fiilinden türemiş ve ağırlaşmak, oturmak anlamına gelir. Fakat bu kesinlikle sürekli evlerde oturacakları ve hiçbir zaman dışarı çıkmayacakları anlamına gelmez. Bu, ha-yatlarında aslolanın evler olduğuna ilişkin latif bir işarettir. Onların yeri evlerdir, onların dışındakiler içinde ağırlaşmadıkları, sürekli kalmadıkları geçici şeylerdir. O tür yerlerde ihtiyaç duydukları kadar kalır sonra da asıl yerlerine dönerler.
Ev kadının sığınağıdır. Orada yüce Allah'ın dilediği şekliyle asıl kişiliğini bulur: Bu sayede çirkinleşmeden, sapmadan, lekelenmeden, yüce Allah'ın fıtratına uygun olarak hazırladığı görevinin dışındaki alanlarda boşuna çırpınıp yorulmadan tertemiz bir hayat sürdürür.
"İslam, aile için gerekli olan atmosferi hazırlamak, orada doğan yavruların güvenli bir ortamda gelişmelerini sağlamak için evin geçimini erkeğe yüklemiştir. Annenin zavallı yavrucağıza gönül huzuru içinde vakit ayırabilmesi, gerekli emeği sarf edebilmesi, annenin yuvaya gerekli olan sevgi, şefkat ve huzurlu bir düzen verebilmesi için ailenin maddi geçimini erkeğe farz kılmıştır. Çünkü iş ve kazanç peşinde koşan, bunun sonucu bitkin düşen, hareketleri iş saatleri ile sınırlı bulunan, tüm gücünü ve enerjisini işi için harcamak zorunda olan bir annenin eve gerekli olan kokuyu, havayı vermesi mümkün değildir. Ev içindeki küçüklerin hakkı olan bakım ve gözetimi gereği gibi yapması imkansızdır. Memur ve işçi kadınların evlerindeki atmosfer otel ve hanlarınkinden farksızdır. Oralarda ev havası bulunmaz. Çünkü gerçek bir evi ancak kadın oluşturabilir. Bir yerde kadın olursa ev kokusu yayılabilir. Evin o huzur veren sıcaklığını ancak anne sağlayabilir. Vaktini, emeğini ve ruhsal enerjisini işine harcayan bir kadın, veya bir eş ya da bir anne evin havasına sadece bitkinlik, yorgunluk ve bezginlik katar.
"Kadının çalışmak için evin dışına çıkması ev için bir felakettir. Fakat zorunlu durumlarda bu gerekebilir. Fakat böyle bir şeye gerek duymadan geçimlerini sağlamak mümkünken insanların isteyerek böyle bir yola başvurmaları kötülüğün kol gezdiği, dejenere olmuş sapık çağlarda ruhlara, vicdanlara ve akıllara isabet eden bir lanettir."
Kadının iş haricinde evin dışına çıkması. Erkeklerle içiçe eğlencelere dalmak için sokağa çıkması. Kadınlı erkekli balolara, parti ve toplantılara katılması ise, insanlığı hayvanların düzeyine indiren bir bataklığa yuvarlamaktır.
Kuşkusuz Peygamber efendimiz döneminde kadınlar yasal bir engelleme söz konusu olmaksızın Peygamberimizin mescidinde namaz kılmak için evlerinden dışarı çıkarlardı. Ama o zaman iffet vardı, kalplerde Allah korkusu yer etmişti. Ayrıca kadınlar namaz için evlerinden dışarı çıktıkları zaman örtülerine bürünürlerdi. Hiç kimse onları tanımazdı. Vücutlarının baştan çıkarıcı yerlerini göstermezlerdi. Bununla beraber Hz. Aişe r.a Peygamber efendimizin vefatından sonra kadınların namaz için evlerinden dışarı çıkmalarını hoş karşılamamıştır.
Buhari ve Müslim'de Hz. Aişe'den aktarılan şöyle bir söz vardır: "Mü'minlerin kadınları, Peygamber efendimizle birlikte sabah namazını kılar sonra da evlerine dönerlerdi. Fakat örtülerine bürünürlerdi ve hiç kimse sabahın alacakaranlığında onları tanımazdı."
Yine Buhari ve Müslim'de Hz. Aişe'nın şöyle dediği anlatılır: Eğer Resulullah kadınların şimdi yaptıklarını görseydi, İsrailoğullarının kadınlarının mescidlerinden alıkonuldukları gibi onları da mescidlere gelmekten alıkordu." Hz. Aişe'nin sağlığında kadınlar ne yapıyorlardı acaba? Peygamberimizin onları mescide gelmekten alıkoyacağını düşünmesine neden olacak ne gibi bir davranış sergilemişlerdi? Ya bugünlerde gördüklerimiz karşılaştırıldığında onların yaptıklarının bir önemi kalır mı acaba?
"İlk cahiliye dönemi kadınlarının açılıp-saçılması gibi açılıp-saçılmayın..."(ahzab 33)
Bu yasaklama, evlerinde oturmalarına ilişkin emirden sonra, dışarı çıkmak zorunda kaldıkları durumlar içindir. Cahiliye döneminde kadınlar açılıp saçılırlardı. Ne varki, cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçılmasına ilişkin olarak tüm anlatılanlar günümüzün çağdaş cahiliyesindeki açılıp saçılmalarla karşılaştırıldığında çok basit kalıyor veya daha iffetli gibi görünüyor.
islam toplumunun cahiliyenin kalıntılarından arındırılması, tahrik edici unsurların, baştan çıkarıcı etkenlerin toplumdan uzaklaştırılması, aynı şekilde toplumun âdâbının, düşüncesinin, duygu ve zevkinin yükseltilmesi hedeflenmiştir.
Zevkini diyoruz, çünkü çıplak bir bedenin baştan çıkarıcı çekiciliğinden duyulan insani zevk ilkel ve kaba bir zevktir. Hiç kuşkusuz bu zevk, huzur veren utanmanın, güzelliğinden, ruh güzelliğinden, iffet ve duygu güzelliğinden alınan zevkin yanında çok aşağı bir düzeyde kalır.
Bu ölçü, insanlık düzeyinin yüceliğini ve ilerlemişliğini öğrenmek bakımından yanılmazdır. Çünkü utanma, haya duyma güzeldir. Hem de gerçek ve yüce bir güzelliktir. Ancak bu üstün güzelliği kaba cahili zevke sahip kimseler algılayamaz. Onlar çıplak etin güzelliğinden başkasını göremezler, açık-saçık etin baştan çıkarıcı fısıldamasından başkasını duyamazlar.
Kur'an-ı Kerim cahiliyenin açık-saçıklığına işaret ediyor ve bu açık-saçıklığın bir cahiliye kalıntısı olduğu mesajını veriyor. Cahiliye dönemini geride bırakanların bunları aşmalarının gerektiğini duygu, düşünce ve davranış biçimlerinin cahiliyeninkinden üstün olması gerektiğini vurguluyor.
Cahiliye zaman içindeki belli bir dönem değildir. Cahiliye belli bir hayat düşüncesi olan belli bir toplumsal durumdur. Bu düşünce ve bu durum herhangi bir zamanda herhangi bir yerde ortaya çıkabilir. Bir yerde bunların ortaya çıkması cahiliyenin varlığının kanıtıdır.
Bu ölçüden hareketle anlıyoruz ki, şu anda biz, insanlık bakımından aşağının aşağısı bir bataklığa yuvarlanmış, kaba duygulu, hayvan düşünceli, kör bir cahiliye döneminde yaşıyoruz. Böyle bir hayatı yaşayan ve yüce Allah'ın insanlar için kirden, pislikten arınma, ilk cahiliye hayatından kurtulma aracı kıldığı temizlik ve arınma yöntemlerine başvurmayan bir toplumda temizliğin, bereketin ve arınmışlığın söz konusu olamayacağını anlıyoruz.
Peki kadın eğitimi yada kadının tek işi evde oturmak ve çocuk bakmak mı?
Tabiki kadının evde oturması, hapis hayatı yaşama yada çorba yapıp çorap örmek değildir, kadın islam toplumunun oluşumunda en büyük rolü üstlenmiştir çünkü toplumun oluşumu Ailede başlar, aile ise annenin eğitimine göre gelişir, tüm bu nedenlerden dolayı bir kadın öncelikle islamın emir ve yasakları ile donanımlı olmalıdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.