Sayfalar

Hamd, ancak Allah'adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.

28 Şubat 2013 Perşembe

MÜŞRİKLERİN ALLAH’IN ADIYLA KESTİKLERİ ETLER HAKKINDA

İzzeti İslam'da toplayıp müslümanlara nasip eden Allah'a hamdolsun. Tertemiz, şerefli hayatı ile müminlere rehber olan Muhammed b. Abdullah'a salat ve selam olsun.

Kesilerek eti yenen hayvanların 'helallik ve haramlık' konusunu iyi idrak edebilmek için hiç şüphesiz 'Mekkeli müşriklerin' yaşam şekli, akideleri, yeminleri, evlilikleri ve diğer uygulamaları iyi bilinmeli ve bu bilgi kesim konusunda zihinde tutulmalıdır. Zira, toplum olarak Kuran'ın indiği kavmin inancını eksik ve yanlış öğrendiğimiz için sahih akideyi bulmakta zorlanılıyor ve çoğumuz bu saplantıdan ötürü batıldan kurtulamıyor ve helak oluyor; kavmimizin açı gerçekleri meydanda... Çünkü, Mekkeli müşrikler düpedüz dinsiz, ahlaksız olarak telakki ediliyor ve bu bakış açısı ile Kuran okuması yapılıyor. Böylelikle, Mekkeli müşriklerin puta ibadet edecek kadar aptal insanlar olarak düşünürken, insanımız ibadet ettiği putu göremez oluyor. Halkımız, Mekkeli Müşriklerin tapışını, putları yaratan görerek yapılan tapınma eylemi veya daha derin bir ritüel olarak düşünür. Oysa ne o ne de bu. Tevhidi idrak edenler nasıl ki, bu kısır bakış açısından kurtulup ufkunu genişletmişse diğer fıkhi meselelerde de ufkunu açmalı, değerli alimlerin mütalaalarını Kuran'ın evrensel-ebedi mesajının önüne geçirmeye bir set kılmamalı ve Arap cahiliyyesi ile günümüz cahiliyyesinin benzerlik ve farklılıklarını iyice netleştirmelidir.

Bu durum yenilebilecek etler konusunda da göze çarpmaktadır. Nitekim Mekkeli müşrikler yemin ederken, çocuklarına isim verirken ve hayvanlarını keserken Allahtan başka düzmece ilâhlar adını kullanırlardı. Dolayısıyla alimlerin kavilleri de sürekli bu yönde olagelmiştir; müşriklerin kestiği yenmez kavli. Ancak biz burada alimlere din öğretme cüretini kendimizde görmeyiz ne var ki, anlamaya gayret ederiz. Dolayısıyla hayatlarının her alanını şirk ile yaşayan Mekkeli müşriklerin elbette putları adına kestikleri yenmez ve alimlerin 'müşriklerin kestiği yenmez' umumi kavli kendi toplumlarında haklı ve isabetlidir. Ancak içinde yaşadığımız kavim hayvanları putlara kesmez. Dolayısıyla, imamların görüşleri bunu kapsamaz. Fakat burada Kur'an-ı Azim'in bir mucizesi ile karşı karşıya kalıyoruz. Çünkü, Kur'an, Allah kelamıdır ve bulunduğu çağın sorunlarını çözmek ile kalmaz tüm çağları kapsar. Nitekim yenilmeyecek etler arasına ısrarla 'putlara kesilenler' şeklindeki hükmü koymuştur. Hak Allah’tır ve hakikat Allah’tan gelendir. Muvahhidlere ayan beyan olan Allah’ın indirdiği hükümlere göre toplumlarını yönetmeyen yöneticilerin küfrüne dair Maide 44 çok açık ve yalın olmasına rağmen alimlerimizin yaptıkları istidlaller daha farklı olabiliyor: kufrun düne kufr, istihlal şartı gibi şartlar… Hatta sırf bu görüşlerden dolayı bir takım gerçeği arzulayan insanlar, yolun bu ayrım noktasında yanılgıya düşüp tağuti düzenlerde rol alan yöneticilerin küfründe şüpheye düşebilmektedirler. 

Aslında burda alimlerin görüşlerinde bir problem yoktur, problem bu kaynakları okuyanların bunların yazarlarının da nihayetinde bir insan oldukları ve görüş ve fetvalarının çağları kapsamasının imkansız olduğunu dikkatleden kaçırmalarıdır. En nihayetinde, alimlerin görüş ve fikirleri bulunduğu çağın gereklerine göre şekillenir ve o zamanın sorunlarına çözüm sunar. Ortam ve ortamda bulunan insanların inançları farklı ve vakıaları apayrıdır. Dolayısıyla ayetleri incelerken insan olmaları hasebiyle sadece kendilerine bakan yönlerini ele alırlar. Oysa Allah’ın kelamı bir beşerin yorumu ile sınırlandırılıp bir zamana sıkıştırılamaz. Zamanın halıkı Allah, ayetlerini çağları kuşatan mesajlarla doldurmuştur. İşte, günümüz müşriklerin hayvan kesimi, yaşam tarzını ve Mekke müşriklerinin bu konuya yönelik tutumlarını dikkate almadan alimlerin ‘’müşriklerin kestikleri yenmez’’ sözlerini yanlış anlamak mümkündür. Şu da mümkündür ki, alimler sadece kendi müşriklerini tanıdıkları için ‘’müşriklerin kestiği yenmez’’ görüşünde de ittifak etmiş olabilir ki, öyle de görünüyor. Yahut kesenin dinini öne çıkararak bilinen meşhur anlamı ile ‘’müşriklerin kestiği yenmez’’ demişlerdir. Öyle ya da böyle. Ne var ki Müslüman takliten uzaktırve tahkik eder. Ulemanın görüşünün delillerini anladıktan sonra eğer mutmain olursa onlara ıttiba eder ve ittiba etmesinde de sakınca yoktur.


Konu kendi içinde derin ihtilaflar barındırır. Burada o ihtilaflara çözüm getirmek elbette mümkün değildir ama bir kanaate sahip olmaya hiçbir engel yoktur zira, Kur'an-ı Kerim, dini yaşamak isteyen için her konuyu yetecek kadarını izah etmiştir. Geri kalan kısımda dileyen dilediği araştırmayı yapıp derinleştirebilir ve ihtilaflara dalabilir.

Hasılı, Allah buyuruyor ki:

Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.(Maide 3)

Leş, kan, domuz eti ve Allah'tan başkasına kesilenler haram kılınmıştır. Ayet açık ve nettir. Ayette 'müşriklerin kestiği değil de, müşriğin Allah'tan başkasına kestiği' haram kılınmıştır. Burada en ufak bir ihtilaf yoktur. Kuran, konuya bir yerde değinmez aynı ifadeyi bir çok yerde ısrarla vurgular;
Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı (Bakara 173).

Bu ayette de haramlık hükmü 'müşriklerin kestiği' üzerinden değil; 'müşriklerin Allah'tan başkasına kestikleri' üzerinden verilir. Konu yine Tevhid'e dayandırılıyor. Subhanallah, ne yüce bir dindir Tevhid dini İslam! Fıkıh da bile Tevhid. Doğrusu hayat Allah'ı tevhid etmekten başka anlamsızdır.
Konu defaatle Kur'an'da vurgulanır, üstelik aynı ifadelerle... 'Allah'tan başkasına kesilenler' ifadesi...

(Allah) size, sadece ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. (Nahl 114)

Yine İbn Kesir(r.a), maide 5. ayetin yorumunda ‘’Ehl-i kitâb'ın kestikleri, müslümanlara helâldir. Çünkü onlar, Allah'tan başkası adına kesmenin haram oldu-ğunu kabul ederler. Ve kestikleri hayvanların üzerine Allah'ın adını anarlar. Her ne kadar Allah Teâlâ hakkında —ki Allah onların söyle¬diklerinden yüce ve münezzehtir— yanlış inançlara sahip iseler de, kestikleri hayvanların üzerine Allah'tan başkasının adını anmazlar.’’diyerek adeta ehli kitabın kestiği etlerin yenilmesinin illeti olarak puta kesilmemesi olarak öne çıkarıyor. Bu güzel bir yaklaşımdır. Zira, Kuran, hayatın her alanında tevhidi gündem edip şirki def etme gayretindedir. Bu yorum da Tevhid mesajı ile aynı rengi taşır ; kimin kestiği değil, kime kesildiği... Zaten Tevhid de bu değil mi? Kuranı ve fıkhını 'Tevhid' doğrultusunda idrak edene ne mutlu...

Ayetler Arası Kritik

Allah kitabını indirmiş, açıklamasını yapmış ve Rasulullah(a.s.m) de pratize etmiştir. Dolayısıyla en sağlam tefsir Kuran'ın, Kur'an ile tefsir edilmesidir.

 Elif, Lâm, Ra. Bu Kur'an, her işi yerinde ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından muhkem, hüküm bildiren, uyumlu cümlelerle örülen, sonra ayrıntılı biçimde açıklanan ayetlerden oluşmuş bir kitaptır. Öyle ki, Allah'dan başkasına kulluk sunmayasınız.(Hud 1-2)

Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitab'ı, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rabb'lerinden korkanların bu Kitap'dan derileri ürperir; sonra hem derileri hem de kalpleri Allah'ın zikriyle yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir; O'nunla dilediğini doğru yola iletir.(Zümer 23)

Yukarıdaki iki ayet bize, Kur’an’ın ayetlerinin birbirini açıkladığını anlatıyor, dolayısıyla önce konuyu Kur’an yolu aydınlatıp sonra sünnet ve sonra da gerekli olursa içtihat… Tıpkı Muaz b. Cebel(r.a) gibi…

Allah ehli kitabın kestiğini ve kadınlarını nikahladıktan sonra helal kılmıştır. Bunu ise aynı ayette vurgulamıştır.

Kendilerine kitap verilenlerin (yahudi, hıristiyan) yiyeceği size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir(Maide 5)

Müşrikler konusuna gelince durum farklıdır; bir çok ayette 'müşriklerin kestiği değil, müşriklerin Allah'tan başkasına, puta kestiklerinin' haram olduğu vurgulanmış ve bir çok ayette de müşrik kadınların nikahlanmasının haram olduğunu hükme bağlanmıştır.

Allah'tan başkası adına boğazlanan(haram kılındı) (Maide 3).

 Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı(Bakara 173).

İman etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin (Bakara 221)

Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın (Mümtahine 10).

Yani kesilip de üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış olanlar da haramdır. Çünkü Allah Teâlâ; tüm yaratıklarının kendi adına kesilmesini gerekli kılmıştır. Ne zaman bu prensibten dönülür ve kesilen hayvanların üzerine put, tâğût, heykel ve benzeri şeylerin adı anılır ve Allah'tan başka diğer yaratıklar zikredilirse; ulemânın icmâına göre; bunu yemek haramdır.(İbn Kesir Tefsiri Maide 3)

Evet, ehli kitabın kestiğini ve kadınlarını nikahladıktan sonra helal kılan Allah, müşriklerin Allah'tan başkasına kestiği hayvanları ve kadınlarını nikahlamayı yasaklamıştır. Burada müşriğin kestiği değil, müşriklerin Allah'tan başkasına kestikleri haram kılınmıştır. Bu iki ifade tamamen farklıdır.

Burada, İbn Kesir'in Ehli Kitabın kestiğinin helal olmasına illet olarak onların diğer müşrikler gibi puta kesmemeleridir yorumu çok isabetlidir. Allah rahmet eylesin. Gerçekten de bu böyledir. Zira müşrikler hayatlarını putlara adamış ve her işlerini putlar adına yaparlardı. Onların hayatlarını dolduran şirk hurafeleri tahlilini yapmanın yeri burası değildir. Ancak konumuza ışık tutması hasebiyle bir kaç hususu zikretmekte hayır vardır.

Mekkeli Müşriklerin Yaşam ve Kültürlerine Dair

Konunun başında müşrikler iyi tanınması gerek denilmişti. Şimdi bu konuya yönelik bir iki malumat faydalı olacaktır.
Müşriklerin yeminlerini Allah ve putları adına yaptıklarında şüphe yoktur, siyer kitaplarında müşriklerin bu şirk içerikleri sözleri dolup taşar ve Rasulullah’ın bu şirk yeminlerine dair yasağı vardır. Ayrıca ayette ‘Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içlerine sıkıntı basar. Ama Allah'ın dunundan başkaları da anıldığı zaman hemen yüzleri güler.(Zümer 45).’ Şeklinde buyruluyor.

Öte taraftan Mekkeli müşriklerin çocuklarına Abduluzza, Abdullat gibi isimler verdikleri de malumdur.

Konu ile direkt ilgili olan kesim konusuna gelince:

Allah'ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah'a pay ayırıp zanlarınca, bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza) dediler. Ortakları için ayrılan Allah'a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar?(En’am 136)

Abdurrahmân İbn Zeyd İbn Eşlem de Tefsîr'inde şöyle der: Allah için ayırmış olduklarından her kestiklerini, Allah'ın ismi ile birlikte diğer, ilâhlarının ismini de anmadıkça kat'iyyen yemezlerdi. İlâhlar için ayır¬dıklarına ise, o ilâhın ismiyle birlikte Allah'ın ismini anmazlardı. Ab¬durrahmân İbn Zeyd İbn Eşlem bu sözlerinden sonra «Ne kötüdür hükmedegeldikleri şeyler» kısmına. gelinceye kadar âyeti okudu.(İbn Kesir, En’am 136. Ayet)

Şu kısım nazarı dikkate şayandır: ‘’ Allah için ayırmış olduklarından her kestiklerini, Allah'ın ismi ile birlikte diğer, ilâhlarının ismini de anmadıkça kat'iyyen yemezlerdi. İlâhlar için ayırdıklarına ise, o ilâhın ismiyle birlikte Allah'ın ismini anmazlardı.’’ Evet, Mekkeli müşrikler hep puta keserlerdi. Ancak Ehli kitap bunu çirkin görürdü. Ancak buna rağmen, Allah kitabında ‘’müşriklerin kestikleri haramdır’’ dememiş ve defaatle adeta bastıra bastıra ‘’müşriklerin puta kestikleri haramdır’’ vurgusu yapmıştır. Aslında bu bir anlamda Kur’an’ın çarpıcı ve çağları aşan bir mucizesidir. Çünkü zaman geldi, puta kesmeyen sadece Allah’ın adı ile kesen müşrikler zuhur etti. Dikkat edilirse alimler ‘’hep putlara kesen müşrikleri bildikleri için konuya bu yönü ile yaklaşmışlar. Zaten gaybı bilip de günümüz müşriklerin kesimi hakkında da açıklama yapmaları beklenemezdi. Ne var ki, kusurdan münezzeh tek Allah’tır ve kitab-ı Mübin’idir.

Konunun bu kısmı için ufuk açıcı olması ümidiyle Buhari’den de alıntı yapmakta fayda vardır.

Abdullah b. Ömer (r.anhuma)'dan rivâyete göre "Peygamber (s.a.v.) Beldah denilen yerin alt taraflarında kendisine vahy nazil olmadan önce Zeyd b. Amr b. Nufeyl ile karşılaştı.
Peygamber (s.a.v.)'in önüne bir sofra serildi. Ondan yemek istemedi.
Daha sonra Zeyd dedi ki: "Ben sizlerin putlarınız üzere kestiklerinizden yemem. Ben ancak üzerine Allah'ın adı anılarak kesilenleri yerim."
Şüphesiz Zeyd b. Amr, Kureyş'lilerin kestikleri hayvanları ayıplar ve şöyle derdi : "Koyunu yaratan Allah'tır. Ona semadan su indirdi, yerden de ona ot bitirdi. Daha sonra sizler onu Allah'tan başkası adına kesiyorsunuz. "
Böylece onların yaptıklarını reddediyor ve (vebali) pek büyük bir iş yaptıkları kanaatinde olduğunu açığa vurmuş oluyordu.
(Fethu'l Bâri, Menâkib, Bab 24, Hadis no: 3826, C 7, sf: 501; Zebâih ve Av, Bab 16, Hadis no: 5499; Buhari, Kitabu’z Zebaih ve’ş Sayd-av, Bab 16, Hadis no: 24; Ahmed b. Hanbel, Musned, c.1, 189; İbn Abd-il Birr, El-İstiâb, c.2, sf: 4; Ebu’l Ferec İsfahanî, El- Ağânî, c.3, s.120)

İşte bu hadiseden sonra da söylenecek söz kalmıyor. Müşrikler putlara kesiyorlardı, dolayısıyla o günün müşrikleri ve Mecusileri hayvan kesince etleri yenmezdi. Zira, hanif olan Zeyd b. Amr bile müşriklerin kestiğini yemiyor ve gerekçe olarak puta kestiklerini gösteriyordu.

Konuyu sonlandırmadan iki iddiaya da açıklık getirmekte fayda vardır.

1- Allah, ‘sizin yetişip kestikleriniz müstesna(Maide 3)’ diye buyurarak Müslümanlara hitapta bulunuyor. Demek ki, müşriklerin kestiği yenmez.
Bu yorum kuşkusuz su götürür, ciddi anlamda kopuk bir tevildir. Ayetin konusu hayvanı kesen kişilere yönelik olsaydı elbette bu iddia haklı olurdu. Ne var ki, ayet kesen kişiden değil kesilen hayvandan bahsediyor ve murdar olmaya ramak kala yetişip kesilen hayvanların yenileceğinden bahsediyor. Yani konu kesen kişi değil, murdar olamak üzere olan hayvandır. Acaba, kitapta konuları açıklarken son derece sade ve yalın ifadeler kullanan Allah, bu ayette neden ‘müslüman’ ibaresini ayete yerleştirmedi? İddia sahipleri bunu düşünürlerse konunun farklı boyutu önlerine açılacaktır. Hem Allah Kur’an’da Lut(a.s)’ın kavminin helak olacağını haber verirken ‘inkar edenler’ genel ifadesini kullanıp geçmiyor özellikle Lut(a.s)’ın kafir karısının da helak olanlardan olacağı tedayına iniyor da bu et konusunda neden ‘müşriklerin kestiği yenmez demedi de ‘sizin kestikleriniz’ ifadesiyle bizim bu hükmü çıkarmamıza yer bıraktı? Israrla müşriklerin kestiği yenmez diyenler Kur’an’ın usulüne bu açıdan da bakmaları faydalı olacaktır. yine İbrahim'i(a.s) örnek sunarken duasını müstesna kıldı mümtahine 4. Ayette. Oysa zaten müşrikler için mağfiret dilemek yasaktı ama neden yine bu detay es geçilmedi? Vela ve berada baba ve oğla kadar indi de bu et konusunda ‘müşriklerin kestiği’ ifadesi yerine ‘’müşriklerin puta kestikleri’’ vurgusu yapıldı? Bu nokta cidden düşünmeye değer…

2- Allah, Ehli Kitabın kestiği helal diye buyurduğuna göre demek ki müşriklerin ki yenilmez. Yoksa eğer müşriklerin kestiği de yeniliyorsa Allah neden ehli kitabın kestiği yenilir desin ki? Haşa Allah boş yere mi diyor, Allah abesle iştigal etmez! İddiası.
Bu iddia, kendi kendini çürütüyor. Mesela aynı ayette, ehli kitabın kadınları helal kılınıyor. Demek ki, müşriklerin kadınları haram. Madem öyle ne gerek vardı, ‘’ İman etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin.(Bakara 221) ayetine? Ya da ne gerek vardı, ‘Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın(Mümtahine 10) ayetine? İşte bu mantık içinde barındırdığı çelişki ile zail oluyor. Bu noktada konu daha genişletilebilir.

Sonuç olarak denebilir ki, fıkhi konular, tabiatı gereği pratiğin düzenlenmesine yöneliktir ve dolayısıyla farklı farklı yorumlar barındırır. Müslüman da bu konuda müsamahalıdır. Müşriğin, Allah’ın adını anarak kestiğini afiyetle yiyen Müslüman da, müşriğin kestiğinden sakınan Müslüman da aynı derecede ve aynı seviyededir. Takvalarını da Allah bilir. Konunun bu kısmı takva ile ilgili değildir. Zaten ilmin ağırlığını omzunda hisseden bu konuda esnekliğini kaybetmez. Allah, bu dini böylece kolay kılmıştır. Fıkıh kitaplarımız bu tarz tatlı tartışmalarla doludur. Böylelikle ilim çoğalmış ve bereketlenmiştir. Hak, Allah’tır ve hakikat Allah’tandır. Dalalet ise şeytandandır. Elhamdulillahi Rabbil alemin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.