Sayfalar

Hamd, ancak Allah'adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.

17 Ocak 2017 Salı

İMAN AMELLERDE BELİRİR

Kişinin söylemleri ile amelleri arasında bir uyum yok ise kuşkusuz iddiasında yalancıdır!
                                   
Hakka tabi olduğu iddiasında samimiyetsizdir. İslam insan yaşamını külli bir değişim sorumluluğu dur. Dine muhalif olan her ne ise değiştirmek farzdır. Çünkü iman " dil ile tastik edilen kalp ile iman edilen amel ile işlenerek doğrulanan "dir . Aksi taktirde geçersiz iddiadan öteye geçmez ki rabbe karşı en büyük saygısızlıktır. Sözlü olarak doğru olduğunu söyleyerek eyleme dönüştürmemek ,haşa kella Allah’ı kandırabileceğini zan etmektir. Allah'a feda edilmeyen her ne ise tercihte odur.

Kimi için basit dünyalık , eş, çocuk, anne ,baba her ne ise nefse kabul ettirtilemeyen emir farzlar. Allah tan her ne engelliyorsa işte o onun ilahıdır!
İsterse bu gerçeği red etsin, bu gerçeği değiştirmez.


"İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah´a eş tutarlar da onları Allah´ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah´a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah´ta bulunduğunu, Allah´ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler!" (Bakara : 165)

"Küfre sapanlara gelince, onların malları da çocukları da kendilerine Allah´a karşı bir yarar asla sağlamayacaktır. Ateşin dostlarıdır onlar. Sürekli kalacaklardır onun içinde." (Âl-i İmran : 116)

Çoğu zaman tebliğe karşılık olarak mazeretler öne sürülüyor. insanlarda genelde şu algıdır ; Ailem çok karşı, toplum tarafından dışlanırsam ne yaparım, rızık korkusu nasıl geçineceğiz, çocuklu bir anne ise çocuklarım zulme uğrayacak vs. Bu liste diğer adıyla bahane listesi uzar gider! Lakin Rabbe gerçek manada imanın gercekleşmediğininde daha açık kanıtıdır çünkü Allah Bakara 286 da şöyle buyurur:

"Allah hiç bir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisi hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. Ey Rabbimiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabb´imiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabb´imiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevlâ´mızsın. Küfre sapanlar topluluğuna karşı yardım et bize!" (Bakara : 286)

Dikkat edilirse bizi yaratan, dayanma gücümüzün sınırını hakkı ile bilen Allah, ayetin başında bize yüklemiş olduğu sorumluluğun takatimiz oranında olduğunu adaleti ile ,hatırlattıktan sonra bize davayı yüklenirken dua ile kuvvet bulmayı öğüt vererek öğretiyor. Buda Rahman olan Allah’ın rahmeti ile bizi kuşattığının da  delili.

Beri taraftan insanlarda ki rızık korkusu dikkati çekiyor. Allah'a imanın bir rüknüde fayda ve zararın ancak ve ancak Allah’ın mutlak kudretinde olduğunu şeksiz olarak inanmaktadır. Aksi durumda r Allah’ın rızık verme sıfatını insan veyahut kurumlara vermektir. Buda küfre sapmaktır.

"Hiç kuşkusuz, Allah Rezzak’tır, bol bol rızık verir. Kuvvet sahibidir, Medin’dir, güçlü ve dayanıklıdır." (Zariyat : 58)

Rızık ve muhtaç olma korkusu ekonomik olarak daha kısıtlı durumda olan kadınlarda daha yoğun yaşanıyor. Allah ayetlerinde bütün kullarına kimseye  muhtaç etmeyeceğinin de teminatını vermiştir.

Ve ona beklemediği yerden rızk verir. Kim Allah'a güvenirse kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.( Talak : 2-3)

İslam toplumdan önce fertleri muhatap almıştır bu, bu tebliğin dokuz yaşında ki çocuktan tutunda köle ve cariyelere, kocalarında bağımsız kadınlara götürülmesi ile kendini en bariz hali ile izhar ediyor.Taki kul zihni özgürlüğe ulaşarak kalpteki imanı Allah 'a mahsus kılarak dolayısı ile ibadet ve itaati sadece rabbine yapsın. Allah(ezzevecelle) Resulü  (s.a.s) tebliğine cevap veren Bilal mustekbir olan sahiplerine Allah'ın birliğini haykırdı. Ömer’in cariyelere işkencelerine rağmen haktan ayrılmaması, emzikli bebeklerini arkalarında bırakarak Müslümanlara hicret eden hanım sahabeler en güzel örnektir. Yani insan önce ferdi olarak iman eder daha sonra islam toplumunu oluşturur.

"Ey iman sahipleri! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiklerinde onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir ya! Eğer onların mümin hanımlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere döndürmeyin. Ne bu mümin kadınlar o kâfirlere helaldir ne de o kâfirler bunlara helaldir..." (Mümtehine : 10)

Allah'ın ayetleri bu kadar açıkken imanlarına fesat karıştıranların gayri dini fetvaları kimseyi haktan saptırmasın. Eğer ki bir insan hakkı yerine getirmek konusunda köle ve cariyelerden daha çaresiz olduğunu iddia ediyor ise kalplere muttali olan hiçbir şeyin kendisinden gizlenmeyeceği Allah'a hesap vereceklerini de tekrardan hatırlatırız!  Kim ki dertlerinin ve vazgeçemediklerinin aşiretini, bütün aile fertlerini hatta emzikli bebeğini ardında bırakan hanim sahabeden daha büyük olduğunu iddia ediyor ise kendisini insafa davet ediyoruz. Rabbimize binlerce kez imanımızı tazeliyor ve adaletine sonsuz güvenimizi izhar ediyor. Şunu hatırlıyoruz;  mademki Allah'a iman etmek bir tercih değil ise Allah resulü neden babayı oğuldan , anneyi kızından, kadını kocasından ayırmakla suçlanıyordu!  Neden Allah tekrar tekrar müşriklerden beri olmayı emrediyordu! Neden sahabeler müşrik ailelerinde kesin ve istisnasız ayrılıyorlardı. Sormak lazım neden !!!?

Bugün hala nefes alıyorsak fırsatımız var demektir. İhtarları ciddiye alarak rabbe dönmek lazım. Hala ahirete intikal etmeden keşkekler ile pişmanlığa gark olmadan ! Hala vakit varken dünya için sonsuzluğu feda etmemek gerek.
O gün geldiğinde kimseden fidye kabul edilmeyecek.

"Allah buyurdu: Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla içiçe, girin bakalım ateşe. Her ümmet girdiğinde, yoldaşına/kız kardeşine lanet eder. Nihayet, hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: Rabbimiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver. Allah buyurur: Her biri için bir kat fazlası var, fakat siz bilmezsiniz." (Araf : 38)

=》Zehra Celalî Ji Ararat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.