Sayfalar

Hamd, ancak Allah'adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.

27 Ocak 2017 Cuma

Diyanet ve Namaz

Bismillah...


Diyanet/hıyanet işlerinin Cuma günü okunması üzere hazırlamış olduğu Cuma hutbesinden kendi durumlarıyla çelişen bir kaç noktasına değineceğiz. Zira hepsini söylemeye ne zamanımız yeter nede sizlerin bir çırpıda okumaya mecaliniz olmaz.

Hutbe söyle başlamakta,

Yüce Rabbimiz, Meryem Suresi’nde Hz. İdris, Nûh, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Musa, Harun,  Zekeriyya, Yahya ve İsa Peygamberlerin tevhid mücadelesini bir bir zikreder. Ardından bu peygamberlerden sonra gelen topluluğun, içine düştüğü kötülüğü âyet-i kerimede şöyle haber verir: “O peygamberlerden sonra bir nesil geldi. Ve onlar, namazı kaybettiler. Namazı zayi ettiler ve kötü arzularına uydular. Heva ve heveslerine tabi oldular. Onlar bu tutumlarından ötürü elim bir azaba çarptırılacaklardır.”[1]

Buradan başlarsak, diyanet  Peygamberlerin Tevhid mücadelesi verdiklerini söylemiş. “Tevhid” nedir? Bunun mücadelesi diyanet ile barışık mıdır? 
Ey okuyucu ve ey Diyanet’in hoca diye gösterdiği din simsarlarına kulak veren. Söylenecekleri oku ve düşün! Tevhid ’in tanımını direk akaid kitaplarından olduğu gibi aktarıyoruz, Tevhid, Allah’ı  zatında, fiillerinde, isim ve sıfatlarında birleyip, bütün ibadetleri yalnızca O'na yapmaktır. Tevhid üç kısımdan oluşur. Bu kısımlardan diyanet ile direkt çatışan kısmını (yani Uluhiyyet Tevhidi kısmını) aktarmayı yeterli görüyoruz.
Uluhiyyet Tevhidi: İbadetin yalnızca Allah'ın (c.c.) hakkı olduğuna inanmaktır. Hiçbir ibadeti az dahi olsa Allah'tan (c.c.) başkasına yapmamaktır. Yasama yetkisini de sadece ve sadece Allah (cc)'a ait kılmaktır.(Bu tanımın doğruluğunun delillerini saymaya vaktimiz yetmez fakat meraklısı için , yusuf 40, maide 44, 45 ve 47. Ayetler. Maide 50 vs. bakılabilir)
Gelelim diyanetin kol kanat olduğu TC yönetimine, Uluhiyyet Tevhidini dipten reddetmiş  değiller mi? Yasama, yani  kanun koyup ölçü belirleme ve hesaba çekme yetkisi TC’de Allah’a mı ait? Yoksa beşer olan insanlara mı? Eğer birileri bu soruya, ”Allah’a ait” diyecek olursa, hemen hatırlatırız “Allah içkiyi haram, zinayı yasak, kumarı yasak kılmış, erkekler için 4 kadar nikah hakkı tanımış... vs. Peki TC de bunlar Allah’ın belirlediği şekilde  geçerli mi? Evet diyebilecek kimse yok her halde, o halde TC yönetimi Uluhiyyete kendisini pay sahibi göre ilahlık iddiasında bulunmamış mı? 

Diyanete sorulur,  bu insanların başta sorunu namaz mı?  Yoksa tevhidsizlik mi? Sizler bu insanlara Tevhidi anlatmak yerine onlara namaza davet ederek onları peygamberler gibi kurtuluşa mı yoksa uyutup tagutlara kullukta sabit durmaya mı davet etmiş oluyorsunuz? Ey zalim din tüccarları Yapmanız gereken davet bu insanlara başta Tağutları yani TBMM’ni reddetmeye davet etmeniz gerekmiyor mu? Zira ismini zikretmek ten haya etmediğiniz Bütün Peygamberler öncelikle insanları la  ilâhe ilallah’a  davet etmişlerdi. 

Neyse Devam edelim...

Aziz Müminler!

Bu âyete göre bir müminin yeryüzündeki en büyük kayıplarından biri namazı kaybetmektir; namazı zayi etmektir. Zira namaz, Rabbimize teslimiyet ve kulluğumuzun en özel ve en güzel tezahürlerinden biridir. Namaz, huzura varmaktır. Huzura durmaktır. Huzuru bulmaktır. Mümin için özlemle beklenen bir vuslattır namaz. Günde beş defa Rabbimizle buluşmaktır. Bu buluşmanın başlangıcında Allah’ın büyüklüğünün tasdiki olan “Allahu Ekber” ifadesi, yani iftitah tekbiri vardır. Ellerin kulak hizasına götürülmesi, Allah’ın rızasına mâni olan, dünyaya ait ne varsa arkaya atıldığının ifadesidir. Kıyam, sadece Allah’a yönelişin ve istikamet üzere duruşun simgesidir. Kıraat, kendi âyetleriyle Rabbimize gönülden niyazımızdır. Rükû ve secde, Allah’a kulluğun zirvesine çıkmaktır. Selam, hem kendimiz hem de omuz omuza, gönül gönüle verdiğimiz kardeşlerimiz için esenlik ve huzur dilemektir.

Burada duralım, “Allah’u Ekber “ mi diyoruz? Peki diyanet gerçekten Allah’u Ekber diyor mu? Ya da Allah’u Ekber’e davet ediyor mu?
"Allah’u  Ekber" Anlamı: Allah en büyüktür. Allah en büyük ise onun sözü her yerde en büyük olmalı değil mi? Yani Allah bir şeyi karar kılmışsa artık kimsenin itiraz etme gibi bir ihtimali olmalı değil mi? Kimsenin buna itiraz etmeyeceğini düşünüyoruz. Peki diyanetin kendisine sıkı sıkıya bağlı olduğu ve bekası için bütün insanlığı uyumayı göze aldığı TC’de Allah en büyük kabul ediliyor mu? Misal Allah Yahudilerin Dost edilemeyeceğini söyler(Maide, 51) peki TC hükümeti Yahudileri Dost bellememiş mi? Ya da diyanet Allah’ın temize çıkardığı Aişe annemize zina yakıştırmasında bulunan Ömer r.a gibi sahabeleri küfür ile itham edip ağza alamayacağımız yığınla hakareti yağdıran “şiaları” kardeş kabul edip arkalarında saf tutup Allah’u Ekber diyerek aslında Allah’ı hafife almamışımdır?

Yoksa Allah namazda en büyükte (haşa) sosyal hayatta söz hakkına sahip değil mi? Maalesef diyanetin sözleri ile eylemleri bir araya getirilince, ortaya çıkan tablo Allah’ın camide konuşulur fakat sosyal nizama, devlet yönetimine müdahil olmayacağı mesajının  verilmeye çalışıldığı anlaşılıyor. 

 Bu bağlamda yığınla misal getirmek mümkün? Görüldüğü üzere Diyanet aslında ihanetten başka bir iş bilmiyor. İpini elinde Tutan tağutların emirleri doğrultusunda çalışmayı iş biliyor.  

Bundan sonra ise yine namazın öneminden bahsedip, kılmanın gerekliğinden dem vurmakta dileyenler Diyanetin kendi sitesinden verdiğimiz tarihin hutbesinden okuyabilirler.  (27 ocak 2017)

Öyleyse geliniz. Hep birlikte kendimize şu soruları soralım: Biz namazlarımıza, namazlarımız da bize sahip çıkıyor mu? Geciktirdiğimiz, geçiştirdiğimiz namazlarımızın nedameti, yüreğimizi sızlatıyor mu? Namazlarımız, bizi Rabbimize bağlayan vuslat ve muhabbet köprüsü mü? Niyetimiz, bizi Rabbimiz ve insanlar nezdinde yücelten ahlakımızın vazgeçilmez bir misakı mı? Kötülüklere karşı bizleri koruyan bir kalkan mı namazlarımız?

Burada kısa bir hatırlatmada bulunarak  inşallah konuyu  sonlandıracağız, Namaz hakkıyla kılınınca  kötülükten alıkoyan bir ibadettir. (Ankebut 45) peki en büyük kötülük nedir? Sirk ve Küfür değil midir? Zira sirk ebedî cehennemlik eder. Ayete göre namaz kılan kimse kötülükten kurulmuştur peki Şirk ve Küfür den  kurtulmamış kimse için Namaz kılıyor ifadesi ne kadar isabetli olur?  O halde tekrar hatırlatalım, namaz tevhidin dile ve fiilere dökülmüş halidir? Eğer namazda Allah’a yöneliyor sonra Tagutlara kulluk ediliyor ise bu namaz namaz değil, kişinin kendisini kandırmasından öteye geçmez. 
Yüce Rabbimiz, bizleri namazlarıyla yücelenlerden eylesin. Bizleri namazlarıyla arınan, rızasına ulaşan, ebedi nimetlerine kavuşanlardan kılsın.  
NOT: Okuyucuların bilmesini isteriz ki, diyanet eğer bu sözlerin gerçekten sahibi olabilecek vaziyette olsaydı, hakikaten önemli bir konuya değinmiş ve insanlara kayda değer bir nasihat te bulunmuş kabul edecektik. Ne var ki hıyanet kurumu hak sözler ile batılı müdafaa etmeyi iş bildiği için, uyarmayı kendi üzerimize görev bildik. Zira yıllardır uyanışın önüne geçmeye çalışan askeri güçten daha etkili bir şekilde Tağutları korumakta olan hıyanet kurumudur.

[1] Meryem 19/59.

[2] İbn Hanbel, II, 169.

[3] Ebû Davud, Edeb, 78.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Diyanetin maskesini Düşüren: Tevhidi Yasayan Garipler (koyu rekli yazılanlar)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.