Sayfalar

Hamd, ancak Allah'adır. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.

14 Şubat 2015 Cumartesi

Ey Genç!

Ey genç! Ey ömrümün ilkbaharındayım diyen kişi! Biliyorsun ki, bu hayat devir devirdir. Ancak her insan bu devirlere ulaşamayabilir. Ömrünün ne kadar olduğunu ne sen, ne de bir başkası biliyor? Niceleri daha gençliğe eremeden terk-i dünya etmişken, uzun uzun hayallere kapılmakta neyin nesidir?

Hele ki o uzun hayallere dalıp ahiretini boşluyor, ebedi hayatını unutuyorsan ziyandasın demektir. Vakit daha çok geç olmadan ahiretini düşün, aklına başına al. Sana edeceğim nasihatlere kulak ver.

İyi bil ki! Bu nasihatler ahireti kazanman için önemli nasihatlerdir. Onlara faydalanmak için bak! Bakar gibi yapma!

 Gayeni asla unutma:

Ey genç! Yaratılış gayen, seni ve senden öncekileri yaratana kulluk etmektir. Bu dünya senin görev mahallin ve kullukta değişmez görevindir. Bu görevi hiçbir zaman unutma. Asla ve asla bu görevin önüne başka hiçbir şeyi geçirme.

Bil ki! Görevin yapanlar ödüllendirilir ve yapmayanlarsa cezalandırılır. Ödülün cennet, cezan ise cehennemdir. Hangisini istiyorsan ona göre yaşa.

Dinini iyi öğren:

Ey genç! Gençlik hevesleri seni dinini öğrenmekten alıkoymasın. Dinini öğrenmeden dininin yaşayamazsın. Din düşmanı Bel’amların tuzağına düşer ve perişan olursun. Bu halinle de ölürsen, ahiretinde perişan olur.

Dinin iki temel kaynağı Kur’an ve Sünnettir. Her daim bunları oku. Her gün Kur’an’ı eline al. Arapçasından oku. Arapça okumayı bilmiyorsan hemen öğren. Asla öğrenmeyi ihmal etme. Mealinden bile olsa Rabbimizin sözlerini anlamaya çalış.

Sünnet, Kur’ân’ı yaşantıya geçiren peygamberimizin sözleri, fiilleri ve takrirleridir. Sünneti öğrenmek Kur’anî yaşantıyı öğrenmektir, unutma! Sünneti inkâr eden sünnet inkârcıları önüne çıkabilir. Onlara acı ve hidayetleri için dua et.

Bu gün azgın insanların toplumların bilmesini istemediği bir kelime vardır ki, o kelime ‘tağut’ kelimesidir. Bu kelimenin içeriğini çok iyi öğren. Ve şunu unutma ki, tüm gönderilen elçiler tağutları red etmeye davet ederek, tağutları kabul edenleri de uyarmışlardır. Bu kavramı öğrendikten sonra sen de onu red et ve redde çağır.

Bil ki! İlim amel içindir. Öğrendiğinle amel etmezsen kurtulamazsın.

Amellerine dikkat et:

Ey genç! Biliyorsun ki,  amellerinden tek tek hesap vereceksin. Amel defterin önüne getirildiğinde yaptıklarının hepsini orada bulacaksın. O zamanda, dünya sana arkasını dönmüşken, ahiretse önünde olacak. Dünyaya geri dönüp amel edeyim veya amellerimi düzelteyim desen de, sana verilen ömür bir daha eline geçmeyecek. Öyleyse henüz vakit varken, Rabbimizi razı edecek işlere yönel.

Namazlarımız Rabbimizle buluşma anımızdır. O anları gözle. Bu sırada Efendimiz aleyhisselâm’ın nasihatiyle abdestli olmaya çalış.

Bil ki! Abdesti ancak kâmil mümin muhafaza eder. Bedenin ve aklın abdestli olsun.

Rabbini unutma:

Ey genç! Rabbimiz dönüşün kendisine olduğunu bildirmekte. Dönüşün mekânını ve sahibini hiç unutma. Her ne nerede olursan ol ve her ne yaparsan yap, Rabbimizin gazabından kork ve O’nun rızasını elde etmenin peşine düş. Nerede olursan ol, her ne yaparsan yap, Allâh’u Teâlâ’yı hatırla ve O’ndan kork.

Bil ki! Sen O’nu göremesen de, O seni her daim görmektedir. Bu şuurla hareket et.

Ölümü aklından çıkarma:

Ey genç! Dünyalık zevklere kesen, heveslere son veren ölümü aklından çıkarma. Sen onu unutsan da, vakti geldiğinde o seni bulacak. Şeytân seni uzun emellere sürükleyip, geçici olana bağlamasın.

Bil ki! Nice uzun ömür hayalleri kuran genç, şu an ölümü tatmış ve hesab gününü beklemektedir. Biliyorsun ki, ölüm bizi de bir gün alıp götürecek; öyleyse daima o günü bekle ki, geldiğinde hazır olasın.

Helalli ol, Haramlardan kaçın:

Ey genç! Haramları ve helalleri öğrendikten sonra helallerin peşine düş ve haramlardan da aslandan kaçar gibi kaç. Aslan senin dünyadaki düşmanın olabilir ve imkânını bulsa seni parçalayabilir. Ancak haramları işlemeye devam edersen, haramlar ahiretini parçalar. Hem haramlarla yaşanan bir hayatın tadını ve bereketini göremezsin.

Bil ki! Hayat helallerle yaşandıkça anlam ve tat kazanır. Sen de haramlardan kaçınıp, helalli olarak hayatını anlamlandır.

Güzel Ahlaklı ol:

Ey genç! Bizler güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen, ahlakı azim olan peygamberin ümmetiyiz. O ki bizler için en güzel örnektir. Rabbimiz onu edeblendirmişken, o zamandan bu zamana, bu zamandan kıyâmete dek gelecek insanlığın değişmez ahlakı Kur’ân olan örneğidir.

Öyleyse sen de örneğimiz ve önderimizin ahlakını iyice öğrenip, güzelce yaşamaya çalış.

Bil ki! Sahte örnek ve önderler peşine takılan niceleri helâk oldu. Sahte önderlerden, onların öğretilerinden uzak ol.

Hizmet ehli ol:

Ey genç! Dînine hizmet etmeyi önemse. Gerekirse gece gündüz çabala. Çabalayanlarla birlikte omuz omuza hareket et. Bu hizmet yarışındaki günlerin hayatının en tatlı ve bereketli günleri olacaktır. Bu yolculukta hizmet edilmeye muhtaç insanları göreceksin, onları da boş geçme. Düşeni kaldır.

Bil ki! Âlemlerin Rabbinin Dînine hizmet edebilmek şereflerin en büyüklerindendir. Bu şerefle şereflen.

Müslümanları sev, kâfirleri sevme:

Ey genç! Ehli tevhîd Müslümanları sev. Ancak bu sevgin sadece dilinde olmasın. Gözlerinde bile ışıl ışıl bu sevginin parlaması gözüksün. Seven sevdiğini hayırla anarken, sen de Müslümanları hayırla an.

Rabbimiz Müslümanlar kardeş kılmışken,  kardeşlerinle aranı iyi tut. Kardeşlerini sevmen, dünyada kalbine imânın yerleşmesine ve kıyâmette Allâh’u Teâlâ’nın gölgeleyeceği yedi sınıf içerisine girmene vesiledir.

Kendisini sevdiğin kardeşine sevgini bildir. Bu da Nebimiz aleyhisselâm’ın isteğidir, unutma!

Bil ki! Dünyada Allâh’u Teâlâ için birbirleri sevenler, ahirette de birbirlerini seven kişiler olacaklardır. Ahiret kardeşlerini daha dünyadayken sev.

Allâh için dost ol, yine onun için düşmanlık et:

Ey genç! Suni şeyler için, şeytân ve onun dostları adına düşman olma! Ancak Âlemlerin Rabbi için sev. O’nun için öfkelen ve O’na düşman olanlara sen de düşman ol. Allâh’u Teâlâ’nın sevmediklerini, Allâh’u Teâlâ’yı sevmeyenleri asla sevme. Dünyan gitse de onların safında asla yer alma.

Cahiliye toplumunda suni dostluk ve düşmanlıklar çıkartanlara rastlayacaksın. Onlar cahiliyenin adamları olarak ateşe çağırırlar. Onlardan ve çağrılardan uzak dur.

Ve bil ki! Onlara yaklaşmak ateşe yaklaşmak, onları sevmek de şeytânı sevmek gibidir. Şeytânı sevmediğini söyleyenler, şeytânın dostlarını dost tutamazlar.

Cömert ol, cimri olma:

Ey genç! Rabbimiz cömert olup, cömertleri sevmektedir. Cimrilikse mânevî bir hastalık olup, Müslüman’a yakışmayan kötü bir özeliktir. Hem unutma ki, Allâh’u Teâlâ için verdiklerin, O’nun yolunda harcadıkların asla yitirdiklerin değildir; bilakis onlar ahirete önden gönderdikleridir.

Bil ki! Allâh’u Teâlâ’dan ve O’nun Dîninden sakladıklarının, kıskandıklarının hesabı vardır. Öyleyse burada çok bırakmak yerine, oraya çok göndermeye bak.

Sadık ol, kezzab olma:

Ey genç! Bilmelisin ki, sadıklar cennet arkadaşları olan güzel arkadaşların arasındadırlar. Doğruluk peygamberlerin özelliklerinden olup insanları da doğru olmaya çağırmışlardır. Kişi doğrulukla iyiliğe, iyilikle cennete ulaşır. Yalanla da günaha, günahla da cehenneme ulaşır.

Bil ki! Cenneti isteyenlerin peygamberi takip edenlerin özeliği sadık olmalarıdır. Sen de sadık ol ve sadıklarla birlikte bulun ki, istikamet bulasın.

Emin ol, hain olma:

Ey genç! Emin olmak peygamberlerin özelliklerindendir. İşi ehline veren vermeyi emreden Rabbimiz, peygamberlik görevini verdiği kişilerin emanet sahibi olmalarını dilemiştir.

Peygamberimize, peygamberlik görevi verilmeden önce Mekke’deki insanların ona “el-Emin” dediklerini hatırla! Emin olmak Rabbimizin rızasına sebep olan çok güzel bir vasıftır. Bu vasfın karşısında ise şeytânın ve onun yolundan gidenlerin vasfı olan hainlik vardır. Emin ol, hain olma. Dilinle halin, sözünle özün bir olsun.

Bil ki! Eminler sevilirken, hainler sevilmezler. Eminler emin adımlarla hayat yürüyüşünde yürürlerken, hainler kendilerinden bile korkarlar. Sen de, bu hayat yürüyüşünde emin olarak, emin bir yolda, emin bir sona yürü.

Muhlis ol, riyakâr olma:

Ey genç! En çok ihtiyacın olan şeydir ihlas. Ne yapıp etmeli her bir işinde ihlaslı olmalısın. Bu ise en zor şeylerdendir. Tüm insanları yok kabul ederek sadece O var şuuruyla, yalnızca O’nun için hareket emektir ihlas. Görsünler, duysunlar ve desinleri çöpe atıp, bir daha almamaktır ihlas.

Bilmelisin ki, insanlardan bir karşılık beklemeyen Allâh’u Teâlâ’nın seçilmiş peygamberleri ihlaslıydılar. Elbette son peygamber de ihlasın zirvesi bir şahsiyetti.  Sen de onu takip et. Unutma ki, şeytân ve şeytâniler türlü yerlerden tuzaklar kurarken, onun tuzakları karşısında selamette kalman, muhlis olmana bağlıdır.

Ve yine unutma ki, bu fani hayattan baki âleme götüreceğin amellerinin geçerliliği de yine ihlaslı olmana bağlı. Riya ile yapılan ameller dağlar kadar olsa bile yarın ahirette bir arpa kadar olmayacak. Bunları düşün ve ‘nasıl ihlaslı olurum?’sorusunu kendine sor. Ardından bu sorunun cevabının hayati bir öneme sahip olacağı bilinciyle cevapların peşine düş.

Bil ki! Muhlis olmanın yolarını ihlaslıca araştırman, ihlasın kalbinde olduğunun bir göstergesidir.

Cesur ol, korkak olma:

Ey genç! Allâh’u Teâlâ yolunda cesur ol. O’nun yolunda kınayanın kınamasından korkma! Allâh’u Teâlâ yolunda meydana atılma vaktin geldiğinde meydana atıl ve yapacaklarının peşine düş! Seni bu yoldan ayırmak için uğraşanların hilelerine karşı korun. Onları ve hilelerini Rabbimize havale et!

Bil ki! Kalem yazdı ve yazı kurudu. Yakinen inanmalısın ki, hiç kimse O’nun yazdığından başkasını sana getiremez. Ömrünü ne kimse kısaltabilir, ne de uzatabilir.

Hayâlı ol, hayâsız olma:

Ey genç!  Hayâ, imanın göstergesi, takva ehli Müslümanların vasfıdır. Ve hayâ insanı her zaman hayra götürür. O tümüyle övülmüş bir kavramdır.

Bil ki! Hayâsızlık imân ve dindarlığın zafiyetinin bir göstergesidir. Hayâsızlık da insanı her zaman şerre götürür. Öyle ki hayâsızlık dünyada kepazelik, ahirette azaptır. Her türlü hayırların ardına düş, her türlü kepazelikten de beri ol.

Çalışkan ol, tembel olma:

Ey genç! Unutma ki, Allâh’u Teâlâ’nın yarattıklarına koyduğu bazı yasalar vardır. Allâh’u Teâlâ bu yasaları insanlar arasında Müslüman-kâfir gözetmeden işler. Bunlardan birisi de şudur ki: “Çalışan başarır.”

Allâh’u Teâlâ, çalışana çalıştığının karşılığını verir. Dünya üzerinde Allâh’u Teâlâ’yı tanımayan nice din düşmanı bu yasa gereğince dünyada çalıştıklarının karşılıklarını almaktadır. Ancak onların ahiretten hiçbir nasibleri yoktur. Müslüman ise, çalıştığının karşılığını Allâh’u Teâlâ’nın izniyle hem bu dünyada alırken, hem de ahirete alacaktır. Öyleyse bize düşen Allâh’u Teâlâ yolunda çalışmaktır.

Bu yasanın tersinin nasıl olduğuna gelince, o da şöyledir: “Çalışmayan da başaramaz.” Öyleyse dünya ve ahiret hayatının imarı için çalış. Boş vakit denen şeyi hayatından çıkar at. İyi Müslümanların bir özelliğidir ki, onlar her türlü boş şeylerden yüz çevirirler. Sen de dünyan ve ahiretin için faydası olmayan şeylerden uzak ol.

Bil ki! Amacına ulaşanlar çalışanlardır. Öyleyse tembelliği bırak ve faydalı işlerde çalışmaya bak.

Tevbekâr ol, ümitsiz olma:

Ey genç! Hayatta sürekli olumsuzluklarla boğuşacaksın. Onlar yeri gelecek seni devirip üstüne çullanacaklar. Sen her defasında onları def edip ayağa kalkmasını bil. Ümitsizlik zindandır. Oradan azadelikse ümitle mümkündür. Özellikle Rabbimize karşı asla ümitsiz olma. Her ne yaparsan yap. Hangi günahı işlersen işle! ‘Tevbem kabul olmaz!’ deme. Tevbe edip tevbeni bozacak olsan bile, yine tevbe ederek O’na yönel.

Bil ki! Bizler O’nun kulcağızlarıyız. O’ndan başka günahları affeden ve tevbeleri kabul eden yoktur.

Üretken ol, tüketen olma:

Ey genç! Hep hazır bekleme. ‘Ben ne yapabilirim?’ Sorusunu sor, ardından da yapabileceklerini düşün ve onların peşine düş.

Ömürleri boyunca hazıra alışmış, ağızlarını açıp bekleyenlerden hiç kimse faydalanmıştır. Sen onlardan olma. Arkandan bırakacağın, hayırla anılacağın, hayırlara imza at.

Bil ki! Her insanın istedikten sonra yapacağı işler vardır.

Dert alan ol, dert veren olma:

Ey genç! Dert vermek ve yük olmak iyi şeyler değildir, biliyorsun. Elbette zaruret hallerinde herkes herkese yük verir, bu olağandır. Ancak bazı insanlar daimi olarak dertli insanlardır. Bunlar yük almazlar, ancak daima yük olurlar. Böylelerinden olma. Böylelerinden uzak dur. Böyle insanlar sevilmezler.

Dertlere çare olmaya çalışmak ve yükleri almak güzel özelliklerdendir. Bu özelliği olan insanlar sevilen kişiler olurlar.

Bil ki! Dert vermek değil, dert almak erdemdir. Erdemliler arasına katıl.  

Adil ol, zalim olma:

Ey genç! Hak edene hak ettiğini vermelisin. Adaletli davranmak Rabbimizin emriyken adil olanlarda Rabbimizin sevdikleridir.

Nebimiz hayatının her alanında herkese karşı adaletten ayrılmamışken bizlerin yapması gereken de adaleti ilke yaparak zulmün ve zalimlerin karşısında durmaktır.

Bil ki! Zalimler adalete düşmanlarken, adillere de düşmandırlar. Sen de zulme düşman olduğun gibi zalimlere de düşman ol.

Merhametli ol, merhametsiz olma:

Ey genç! Bizler ‘merhametlilerin en merhametlisi’ olan Allâh’u Teâlâ’nın kulcağızlarıyız. O müminlere karşı rahimken, Onun son nebisi de ‘âlemlere rahmet’ olarak gönderilen rahmet nebisidir.

O ki kitabullah’da Rauf (çok şefkatli) ve Rahim (çok merhametli) olarak zikredilen nebimizdir. Onun hayatını araştıranlar görecektir ki, O merhamet peygamberidir. Küçüğünden büyüğüne, yaşlısından gencine, çocuğundan bebeğine, insanından hayvanına ve bitkisinden ağacına varıncaya dek onun merhametine şahit olmuşlardır. Onun izinden gidenler de, yine merhameti tüm mahkukata göstermeye çalışmışlardır.

Bil ki! Merhamet edene merhamet edilip, merhametsiz olana da merhamet edilmezken, merhamet kalbinden eksik olmasın. Katı kalpli olma. Kurtuluşun çağrısını yapan nebimizin önderliğinde merhametle yaklaş sende.

Güler yüzlü ol, asık yüzlü olma:

Ey genç! Güler yüzlü olmak gülen temiz kalbin dışa yansımasıyken, asık yüzlü olmakta asık bozuk kalbin dışa yansımasıdır. Oysa Müslüman iç dünyasıyla barışık olmalı ve bunu Müslüman kardeşleriyle karşılaştığında da göstermelidir.

Ayrıca Müslüman kardeşimize güler yüzlü olmamız bir sadakadır. Nebimiz bu fiilin küçük görülmemesini bizlere nasihat etmiştir.

Öyleyse sana yakışan kahkahalara boğmak veya boğulmak değildir. Ancak tebessüm bir cehreyle Müslümanları karşılaman onlarla birlikte bulunmandır. Bu hali kendine hal edin.

Bil ki! Âlemlere rahmet olarak gönderilenin yüzü tebessümler saçardı. Sen de onu örnek al.

Sabırlı ol, aceleci ve isyankâr olma:

Ey genç! Şu imtihan için geldiğimiz dünya yurdu sabır yurduyken ilk andan son ana kadar insan her şeye sabreder, sabretmelidir. İnsan için üç şeyden başkası yoktur. Birinci sabır ehli sabir olarak sabrı kuşanmak, ikincisi şükür ehli şakir olmak ve üçüncüsü de isyan eden bir asi olmak.

Başımıza olaylar geldiğinde sabredilecek şey ise sabredilmeli, şükredilecek bir hal ise şükredilmelidir. Müslüman hayat sabır ve şükür arasındadır. Üçüncü şık olan isyana yol yoktur, olmamalıdır.

Bil ki! Asiler sabrı önemsemezler.  Şükür de dillerinden dökülmez. Böyleleri dünyada huzurlu olamazlar. Ahirette de huzursuzlukları artarak devam edecek olanlar yine bunlardır. Sen isyandan uzak dur. Allâh’u Teâlâ’ya itaat ederek sabır ve şükrü hayat yap!

Şükreden ol, nankörlük eden olma:

Ey genç! Nankörlükten uzak dur ve şükür ehli ol! Saymaya gücünün yetmediği kadar çok nimet her daim sana ulaşmaktadır. İnsan düşünmediğinden veyahut ta bu nimetlere alışık olduğundan onları göremeyebilir. Ancak sana düşen, nimetleri ikram edeni her daim şükürle anmandır. Bu nimetlere karşı büyüklenmek, burun kıvırmak, onları beğenmemek ise hayırlı insanların özelliği değildir.

Bil ki! Şükredenler, doğru olanı yaparlarken,  şükürleriyle nimetin elden çıkmasını da önlerler. Hatta şükürle birlikte verilen nimet artar ve bereketlenir. Aksi olup ta nimete nankörlük edilirse, bu davranış nimettin elden gitmesine ve azaba uğramaya sebep olur.

Davetçi ol:

Ey genç! Bilmelisin ki, dava davetsiz ve davet de davetçisiz olmaz. Her davanın o davaya çağıran davetçileri vardır. Sen de, Allâh’u Teâlâ’nın yolunun davetçisi olmaya çalış. Samimi bir davetçi her türlü imkânsızlıklar içerisinde bile, İslâm davası için çalışmalar yapabilir.

Hiçbir zaman kendini küçük görme. İmân bu dünyadaki en değerli şeyken, imân ehli de paha biçilmez değerdedir. Müslüman kardeşlerine değerince davran. Onların haklarını gözet. Hep birlikte tarihimize bakın! İmân ehli davetçiler neler yapmışlardır görün. Övünerek anlatın. Onlar, Allâh yolunun yılmaz çağrıcılarıydılar. Şimdi sıra bizlerdedir. Bu şuurla sen de seslen. Gönüllere duyurmaksa O’na aittir.

Bil ki! Zamanımız davet zamanıdır. Ümmeti işgal eden batıl zihniyetin karşısında -karınca kararınca- hak tarafta çağın Musab’ı olmak için hakkı haykırmanın tam zamanıdır.

Mücahid ol:

Ey genç! Bilmelisin ki, yeryüzü tevhidin şirkle çarpıştığı cihad alanıdır. Tevhîd cephesinin erleri, tevhidin galibiyeti için cihad etmişler ve de etmektedirler.

Cihad bizler için olmazsa olmaz bir ameliyedir. Bu ameliye kimi zaman dille, kimi zaman malla ve de kimi zaman da elle yapılmaktadır. Şartlar ve imkânlar çerçevesinde küfre karşı cihadtan asla vazgeçme! Ancak olur olmaz her fısıltıya da kulak kabartıp, cihad adına uygun olmayan işler de yapma.

Cihadın mahiyetini, şekillerini ve onunla ilgili ne varsa tüm meseleleri öğrenmeye çalış. Yapmadığın veya yapmayacağın şeyleri söyleyip te slogonik cihadçı, internet mücahidi(!) olma. Onlar çok konuşur, az yaparlar. Ya da sadece konuşurlar. Şunu da unutma ki! Kıtal yapamasan da, cihad daimîdir.

Kuvvetli Müslüman, zayıf Müslümandan daha hayırlıyken, sen de bedeninin gelişmesi ve sıhhati için spor yap. Ruhun ve bedenin güçlü olsun.

Bil ki! Yeryüzü tağutları, nasihatlerimizi dinleyerek tahtlarını bırakmayacaklardır. Onları yerlerinden edecek şey, tüm boyutlarıyla cihad etmektir. Ebu Cehiller Bedirleri beklemekteyken, sana düşense Bedr’in yiğidi olmaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.